Sındırgı

Sındırgı’nın Yeni Yüzü: Sındırgı Esnaf Rehberi

Sındırgı’nın ticaret ve hizmet sektörü, yeni bir döneme adım atıyor. Yerel işletmelerin ve hizmet sağlayıcıların bir araya geldiği ‘Sındırgı Esnaf Rehberi’, resmi olarak hizmete açıldı. Alışverişten otel ve pansiyonlara, lokanta ve restoranlardan avukatlara kadar geniş bir kategorideki esnafları bir çatı altında toplayan bu rehber, hem vatandaşlara hem de ziyaretçilere yol gösteriyor.

Kolay Erişim, Geniş Seçenekli Rehber, fizyoterapi, diyaliz, kuaförler, düğün salonları gibi çeşitli hizmet sektörlerini de kapsıyor. Nakliyat firmalarından anaokulu ve kreşlere, Sındırgı Taksi’den emlakçılara ve galerilere kadar her türlü ihtiyaca yönelik bilgileri içeriyor. Resmi kurumlar, teknoloji şirketleri ve inşaat sektörü gibi alanlarda da esnafları listeliyor.

Güncel ve Kapsamlı Bilgi Kaynağı Sındırgı Esnaf Rehberi, en güncel bilgileri sunmayı hedefliyor. Veterinerlerden sigorta acentelerine kadar her kategori güncel tutuluyor. Kullanıcılar, aradıkları hizmet veya ürünle ilgili en doğru bilgilere hızlıca ulaşabiliyor.

İşletmeler İçin Büyük Fırsat Bu rehber, yerel işletmeler için büyük bir fırsat sunuyor. İşletmeler, hizmetlerini ve ürünlerini daha geniş bir kitleye tanıtma şansı buluyor. Rehber sayesinde, Sındırgı’nın ticari potansiyeli daha görünür hale geliyor.

Sındırgı Esnaf Rehberi Artık Hizmetinizde!

Bölgenin ticaret ve hizmet ağını güçlendirirken, aynı zamanda Sındırgı’nın yeni yüzünü de temsil ediyor. Bu rehber, Sındırgı’nın gelişimine katkıda bulunacak ve bölge ekonomisine pozitif yönde etki edecek bir kaynak olarak değerlendiriliyor.

Sındırgı Esnaf Rehberi’nin kuruluşu, bölgenin ticari hayatına yeni bir soluk getiriyor ve Sındırgı’nın her alanda gelişimini destekleyen bir platform olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.

Sitenin sol tarafında yer alan Esnaf Rehberine kayıt için İLETİŞİM sayfamızı kullanabilirsiniz.




BALIKESİRLİ GENÇLERİ SANATA YÖNLENDİRMELİYİZ

Gençlerin sosyal medya bağımlılığı ve zararlı alışkanlıklardan uzaklaşması için sanatı bir yaşam tarzı olarak benimsemeleri önemlidir. Balıkesir’deki gençlerin sanatla buluşması ve potansiyellerini keşfetmeleri için çaba harcamalıyız.

Sanatın Gücü

Sanat, duyguları ifade etmenin ve yaratıcılığı geliştirmenin bir yoludur. Seramik, Resim, tiyatro, edebiyat gibi çeşitli sanat dalları gençlerin kendilerini ifade etmelerini ve yeteneklerini keşfetmelerini sağlar. Sanat, ruhsal ve duygusal gelişimi desteklerken aynı zamanda toplumsal farkındalığı arttırır.

Neden Sanat?

Sanat, bir ifade biçimi olarak gençlerin iç dünyalarını keşfetmelerine yardımcı olur. Çömlek yapmak, Resim çizmek veya sahneye çıkmak gibi aktiviteler gençlerin özgüvenlerini artırır ve stresle başa çıkmalarına yardımcı olur. Aynı zamanda sanat, empati kurma becerilerini geliştirir ve farklı bakış açılarına açık olmalarını sağlar.

Sanat Etkinlikleri ve Organizasyonlar

Balıkesir’de gençleri sanata yönlendirmek için çeşitli etkinlikler ve organizasyonlar düzenlemeliyiz. Resim sergileri, tiyatro gösterileri ve edebiyat etkinlikleri gençlerin sanatla buluşmasını sağlayabilir. Bu etkinlikler gençlerin sanatçılarla bir araya gelmesini ve ilham almalarını sağlayacaktır.

Sanatın Topluma Katkısı:

Sanatın toplumsal etkisi büyüktür. Sanat sayesinde toplumun farklı kesimleri bir araya gelir ve ortak bir dil oluştururlar. Balıkesir’deki gençlerin sanatla uğraşması, toplumlarına ve çevrelerine olumlu katkılar sağlayabilir. Sanat, gençlerin kendilerini ifade etmelerini ve toplumsal sorunlara duyarlı olmalarını sağlar.

Sonuç olarak, Balıkesir’deki gençleri sanata yönlendirmek için çeşitli fırsatlar sunmalı ve onların potansiyellerini keşfetmelerine destek olmalıyız. Sanat, gençlerin hayatlarında önemli bir rol oynayabilir ve onları daha mutlu, sağlıklı ve başarılı bireyler haline getirebilir.


Sındırgı Manzara ve Gezilecek Yerlerin Fotoğrafları

 

  1. Tarihi Zenginlikler: Sındırgı, Batı Anadolu’da yer alan tarihi ve doğal güzellikleriyle ünlü bir ilçedir. Antik çağlara dayanan bir geçmişi olan Sındırgı, Pers İmparatorluğu, Roma İmparatorluğu, Bizans İmparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğu gibi birçok medeniyetin etkisi altında kalmıştır. Sındırgı Kışlası, ilçenin en önemli tarihi yapılarından biridir ve günümüze kadar iyi bir şekilde korunmuştur. 

  2. Doğal Güzellikler: Sındırgı, doğal güzellikleriyle de göz doldurur. Çaygören Barajı, doğa severler için muhteşem bir atmosfere sahiptir. Yürüyüş yaparak ve temiz havanın keyfini çıkararak buradaki eşsiz manzaraları izleyebilirsiniz. Ulus Dağı ve Sarıcaova Yaylası da doğanın tadını çıkarmak isteyenler için harika seçeneklerdir. Hisaralan Termal Mevkii ise yemyeşil doğasıyla ziyaretçilerini cezbeder ve doğa fotoğrafçıları için harika kareler sunar.

  3. Yerel Lezzetler ve El Sanatları: Sındırgı, tatlı su ürünleri ve zeytinyağlı yemekleriyle ünlüdür. Tatlı su ürünleriyle yapılan taze balık yemekleri, misafirlerin vazgeçilmezi haline gelmiştir. Ayrıca ilçede yöresel lezzetler de bulunmaktadır. Sındırgı’ya seyahat edenler, hem tarihi hem de doğal güzellikleri keşfederken bu lezzetleri tatma fırsatını da yakalayabilirler. Ayrıca ilçede çömlekçilik sanatı hala devam ettirilmektedir. Bilge Seramik Sanat Çömlek Atölyesinde bu sanatı deneyimleyebilirsiniz.

Sındırgı’nın bu güzellikleri, ziyaretçilere huzurlu ve dinlendirici bir deneyim sunmaktadır. Doğa ile iç içe vakit geçirmek ve şehir hayatının stresinden uzaklaşmak isteyen herkes, bu harika yerleri mutlaka ziyaret etmelidir. 🌿

İşte Sizler İçin Sındırgı Manzara ve Gezilecek Yerlerin Fotoğrafları:















SINDIRGIDA NERELER GEZİLİR?

 SINDIRGIDA YAPMADAN DÖNMEYİN

Yörenin Tek Çömlek Atölyesinde kendi ellerinizle yaptığınız Toprak Fincan Takımı ve Çömlek Gramofonu almadan

⚫ Emendere'nin termal sularında şifa bulmadan

⚫ Hisaralan'ın kaplıca sularında yorgunluğunuzu atmadan

⚫ Şerif Paşa Camii ve meydanında tarihi atmosferi keşfetmeden

⚫ Tıbbi aromatik bitki çaylarını içmeden

⚫ Yöreye has ürünleri alabileceğiniz Hanımeli Çarşısını gezmeden

⚫ Ev hanımlarının evlerinde yapılan yöresel börekleri yemeden

⚫ Kertil Çam Ormanlarından özünü alan Tarihi Kertil Çam Kolonyalarını almadan

⚫ Antik Osmanlı çarşısını gezmeden

⚫ Atın üzerinde doğayı keşfetmeden

⚫ Ulus Dağında yetişen endemik bitkileri görmeden

⚫ Doğanın büyüsünde anılarınızı ölümsüzleştirecek kadrajları yakalamadan

Cüneyt Vadisi yürüyüş parkurunun tatlı rüzgarında oksijeni depolamadan

⚫ Tarihi Ambarlarda saklanan doğal ürünleri almadan

⚫ Üreticisinden doğal ürünleri alabileceğiniz, cumartesi günleri kurulan bölgenin en büyük kapalı pazar yerini gezmeden

⚫ Termal sulardan lezzetini alan yöresel Kabak Tatlısını yemeden

Yöreye has Küçükbükü Çıtır Kavununu almadan

⚫ Sokak köftecilerinde ekmek arası lezzetin tadına bakmadan

Birbirinden güzel lokantalarda, yörede yetişen et ve sebzeler ile yapılan ev lezzetindeki yemeklerin tadına bakmadan

Sındırgı'dan dönmeyin..


SINDIRGI KONAKLAMA TESİSLERİ

 Sındırgı Belediye Oteli

Telefon: 0266 516 3535

Mail Adresi: sindirgi@belediyeoteli.com

Adres: Cumhuriyet Meydanı

...

Kışla Müzehan

Telefon: 0266 516 13 13

Mail Adresi: Mevcut Değil.

Adres: Bigadiç - Simav yolu


...

Eman Termal Otel

Telefon: 0266 535 10 35

Mail Adresi: bilgi@emantermal.com

Adres: Emendere Mahallesi

...

Laguna Termal Otel

Telefon: 444 26 10

Mail Adresi: info@lagunathermal.com

Adres: Çaygören Köyü


...

Obam Termal Otel

Telefon: 0266 541 1010

Mail Adresi: info@obamtermal.com

Adres: Sındırgı Simav yolu 17. km. Hisaralan Kaplıcaları Mevkii

...

Sındırgı Öğretmenevi

Telefon: 0266 516 15 18

Mail Adresi: Mevcut Değil.

Adres: Cumhuriyet Meydanı


...

Şafak Pansiyon

Telefon: 266 541 10 05

Mail Adresi: Mevcut Değil.

Adres: Hisaralan

...

Küçük Pansiyon

Telefon: 266 541 11 08

Mail Adresi: Mevcut Değil.

Adres: Hisaralan


...

Çetin Pansiyon

Telefon: 266 541 11 11

Mail Adresi: Mevcut Değil.

Adres: Hisaralan

...

Güneş Pansiyon

Telefon: 266 541 11 40

Mail Adresi: Mevcut Değil.

Adres: Hisaralan


...

Kocadağ Pansiyon

Telefon: 266 541 10 47

Mail Adresi: Mevcut Değil.

Adres: Hisaralan

...

Altınöz Pansiyon

Telefon: 266 535 62 88

Mail Adresi: Mevcut Değil.

Adres: Hisaralan


YEŞİL SINDIRGI?

Sındırgı, eşsiz doğal güzellikleri ve kültürel hikayeleriyle yeşil bir şehirdir. Cüneyt ve Simav Çayı’nın buluştuğu orman kenarında yer alırken, Çaygören Barajı’nın manzarası insanı hayran bırakır.

Rum ustalarının taşı ve ahşabı ustalıkla birleştirerek yaptığı benzersiz sivil mimari örnekleri, tarihi yapılarıyla geçmişi günümüze taşımayı başarmıştır. Ancak 1984 yılında İzmir-İstanbul yolunun güzergahının değiştirilmesi ve tütün üretiminin kota ile sınırlanması, tarım şehri olmasına rağmen turizme yönelerek yanlış politikalarla Sındırgı’nın göç vermesine neden olmuş ve ilçe nüfusu 50 binden 30 bine kadar düşmüştür.

Sındırgı, termal kaynakların bulunduğu bir bölge olarak “Turizm Bölgesi” ilan edilmiş ve bu kapsamda çeşitli büyüklükte otel yatırımları yapılmıştır. Geçmişin ve kültürel mirasın önemini fark eden Bilge Nesil Gençlik Bilişim Sanat ve Turizm Derneği, yerel idarelere çeşitli proje fikirleri sunmuş ve Hanımeli Çarşısı gibi önemli yapıları hayata geçirmiştir.

Şehir, mutluluğun ve dinginliğin simgesi olarak lanse edilmiş ve Bilge Nesil Gençliğin önerisiyle leylek tasarımıyla “Doğal Şehir” olarak anılmıştır. Ancak aslında bu tasarım, 2000’li yıllardan önce kullanılan “Yeşil Sındırgı"nın korunması gerektiğini hatırlatmak amacıyla sunulmuş bir göndermedir. 🌿


SINDIRGI NASIL BİR ŞEHİRDİR? (GÜNCEL)

Doğal güzellikleri ve yeraltı kaynaklarıyla keşfedilmeyi bekleyen Sındırgı, eskiden Koruköy adı ile anılıyordu. Rakımı 230 m (750 ft) olan ve 75 mahallesi bulunan Sındırgı ilçesi 2023 TÜİK verilerine göre 32.879 nüfusu 15.930 erkek ve 16.949 kadından oluşmaktadır. İlçe, Lidya, Pers, Makedonya, Pergamon (Bergama), Bizans, Karesi ve daha sonrası Osmanlı egemenliğine girmiştir. 

Osmanlı döneminde kaza merkezi olarak yönetilen ilçe, özellikle işgal günlerinde Kuvayı Milliye’nin önemli kalesi durumundadır. İbrahim Ethem Akıncı kumandasındaki akıncı Müfrezeleri, Yunanlılara karşı Sındırgı Cephesi’nde amansız mücadele sergilemişlerdir. İlçe bir süre Yunan işgalinde kalmışsa da 3 Eylül 1922’de Yunan işgalinden kurtarılmıştır. 

İlçenin başlıca tarihi mekanları, Hisaralan Kaplıcaları civarındaki Roma dönemi hamamı kalıntıları, Cüneyt Çayı üzerindeki Kemer Köprü, Ilıca Deresi üzerindeki kemer köprüler, Şerif Paşa Cami ve tarihi evlerdir. İlçe ekonomisi tarıma dayalıdır. İlçede buğday ve turşuluk kornişon salatalık başta olmak üzere mısır, baklagiller, arpa, şekerpancarı, tütün, elma, üzüm ve susam yetiştirilmektedir. Hayvancılığın da yapıldığı ilçede özellikle maliyetini kurtarmadığı için dokuyanın azaldığı Yağcıbedir halıları yok olmaya yüz tutmaktadır.

İlçe yeraltı kaynakları bakımından oldukça zengindir. Özellikle, seramik sanayinde kullanılan keolen maden rezervi ile dünyanın en büyük ve en önemli rezervine sahiptir. Balıkesir'de tek toprak ve seramik çömlek atölyesi Sındırgı'da hala varlığını devam ettirmektedir.

Termal turizmde de oldukça iddialı olan Sındırgı, ilçeye 20 km mesafede bulunan Hisaralan Kaplıcası, radyoaktivite özelliği taşımaktadır. Bunun yanı sıra, kaynak suları fluorür içeren sodyumlu bikarbonatlı termal sular sınıfına girmektedir. Başta hareket sisteminin ağrılı hastalıkları olmak üzere, kadın hastalıklarında ve ağrılı rahatsızlıklarda müsekkin olarak kullanılır. Romatizmal rahatsızlıklar, nevralji, nevrite iyi gelmektedir. Hisaralan Ilıcası’nda bir yamaç üzerinde irili ufaklı birçok kaynak bulunmaktadır. Çok sıcak olan bu suların buharlarının, uzaklardan görünüşü buraya ayrı bir özellik vermektedir. Kaynaktan sıcak sular, derin kuyular ve fışkıran kaynaklar biçiminde yüzeye çıkmaktadır. Hisaralan çevresi, suların çökeltilerinin oluşturduğu dikey travertenler ile doludur ve bunların arasında eski, kubbesi yarı yıkılmış bir hamamda bulunmaktadır. Sedef, yara, yanıklara, cilt hastalıklarına iyi geldiği bilinen, Emendere Kaplıcası da ilçenin Emendere (Ilıcalı) köyünde bulunmaktadır. 

Ulus Dağı eteklerinde doğal yürüyüş parkurlarına sahip ilçe, görülmeye değer doğal güzelliklere sahiptir. Çaygören Barajı’nda yelken gösterileri yapılmaktadır. Yamaç paraşütü için de oldukça uygun olan ilçe, geçtiğimiz yıllarda ilçede yamaç paraşütü ile ilgilenen sporcuların isteği üzerine, Yaylacık Tepesi’ne atlayış alanı da yapılmıştır. Türklerin Orta Asya’dan Anadolu’ya geldikleri dönemden beri oynadıkları savaş oyunu olarak bilinen ve günümüzde de “Atlı Spor” olarak anılan atlı cirit, Sındırgı’da kurulan Sındırgı Atlı Cirit Kulüpleri tarafından yaşatılmaya devam etmektedir.








Balıkesir: Tarımın Başkenti ve Kültürel Mozaik

Balıkesir, Türkiye’nin kuzeybatısında yer alan bir şehir olup toplamda 20 ilçeye sahiptir. Bu ilçeler arasında en küçüğü, merkez nüfusu olarak Balya’dır. Doğu-Batı ve Kuzey-Güney hatlarının uzunluğu sayesinde aynı gün içinde dört mevsimi yaşayabileceğiniz bir şehir olan Balıkesir, çeşitliliğiyle dikkat çeker. Dursunbey’de kar topu oynayıp kardan adam yapabilir, ardından sadece birkaç saat içinde Edremit’te denize girebilirsiniz.

Balıkesir, tarımsal, hayvansal ve endüstriyel üretimde öncüdür. Dünyanın en kaliteli zeytin sahalarına sahip olan bu şehir, İstanbul ve Ankara’da etin “Balıkesir kuzusu” olarak satılmasını sağlar ve süt piyasasını belirler.

Kültürel açıdan da zengin olan Balıkesir, farklı etnik kökenlerden gelen insanların bir arada yaşadığı bir mozaiktir. Çerkeslerden Boşnaklara, Dağıstanlılardan Gürcülere, Selanik’ten göç eden Macır (Muhacir) ailelerden Bulgaristan Pomaklarına kadar pek çok topluluk bu güzel şehirde barış içinde yaşar. Çepniler ve Manavlar da bu çeşitlilikte kendilerine yer bulur. Roman topluluğu, halkımızla birlikte güven ve huzur dolu bir hayat sürdürürken, Körfez bölgesindeki Kürt vatandaşlarımız da ekonomiye katkıda bulunurlar.

Balıkesir, milli mücadele ve Çanakkale Savaşı döneminde canını feda eden birçok insanın da vatanıdır. Genç yaşta savaşa katılan lise öğrencileri, eğitimlerini askıya alarak büyük bir fedakarlık örneği göstermişlerdir. Emekçi insanlarıyla tanınan Balıkesir, çalışkanlığı ve üretkenliğiyle bilinir. Burada alın teri döken herkes, hak ettiği değeri ve karşılığı bulur. Balıkesir, hem doğal güzellikleri hem de kültürel çeşitliliğiyle Türkiye’nin önemli şehirlerinden biridir.

Süleyman ÇETİN - Balıkesir 2024



Şair Muhittin GÖKAY ve Şiirleri

VATAN (Şiir)

Öyle güzel ki vatanım, 
Isıtıyor beni toprağın. 
Bir gün dahi ayrılırsam, 
Kendimi parçalanmış sayarım.

Her tarafın sınırlarla çevrili, 
Akarsuların kayaları delmeli. 
Senin bir parça yerini ölsem veremem, 
Sen bana canımdan daha kıymetli.

Seni başkalarına veremem vatanım, 
Taşını toprağını aşıp gelemem. 
İçerimden istiyorum gezmek, gezemem, ,
Seni başkalarına verene hakkımı helal edemem!

Vatanıma yandım içten, 
Ağlıyorum niçin, neden? 
Alamazlar asla seni, 
Beni, bizi öldürmeden.

Vatanım, neden yakarsın beni? 
Her bahar geldiğinde ağlatırsın sen beni. 
Yıkılmış bağlarım, üzgünüm gör halimi, 
Bu derde sevk eden nedir acaba beni?

Sabah olur doğmaz güneş vatana, 
Gülü açmış bekler bülbülü boyunca, 
Ömrü yetmemiş dökülüyor solunca, 
Yanarım ben baharımda kuru dalına.



KADERE AĞLIYORUM (Şiir)

İçerimden geliyor yazamıyorum.
Yerlere döküleni alamıyorum. 
Geçen günlere yanamıyorum. 
Dökülenlere ağlıyorum hep ağlıyorum.

Tutmuyor elim yazamam ki derdimi, 
İçerimden geliyor bırakmıyor ki beni. 
Ben nasıl baş ederim çekemem ki derdini, 
Perişan halim böyle kaybediyorum kendimi.

Sevenim yok ki kimi seveyim?
Dost için parçalandım nasıl edeyim?
İçtiğim suyu da zehir edenleri, 
Ben nasıl parçalanıp candan seveyim?

Her taraf ıssız bilmiyorum ki neden, 
Yorgun şu gönlüm neşe yetmiyor içten.
Taşınmaz dertleri ben mi çekiyorum?
Yollarda düşüyorum giderken ben.


YUVASIZ KUŞLAR (Şiir)

Analar garip olur yanar yavrularına, 
Felaket gelir diye onların başına. 
Bir gün zalim onları alıp giderse, 
Dayanmaz dağlar taşlar onların bu feryadına.

Görünce hallerini döndü dünyam zindana, 
Alıp götürdü zalim bırakmadı hiç bana. 
Kaybettim ben kendimi dünya değişti bana, 
Parçaladım içimi her birine yana yana.

Duyursam sesinizi bütün millet yanacak, 
Sizi aldı elimden sanki kalbim kopacak. 
Yaşattım kalbimde bunca gün ben sizi, 
Alıp götürse Tanrım beni de sizin gibi.

Sensiz yaşamak haramdır artık bana, 
Dünya olsun artık sizin, olmazsa ne olur bana? 
Ben artık gidiyorum dünya kalsın hep sana, 
Benim yanmam nedir bilsen geride kalanlara.

Meyven yenmez bir dalsın, 
Kimse derdini sormaz haldasın, 
Dökülür düşer bir kenarda kalırsın, 
Solup gider beni her an ağlatırsın.

Her taraf gülle dolu ne güzel bu bahar, 
Bülbüller ötüşür gülleri arar. 
Dökülmüş gülü kalmış bir kuru dal, 
Beni ediyor deli ah bu sonbahar.

Dolaştım dikene düştüm giderken, 
Bülbülü aradım buldum giderken, 
Kalmamış gülü dökülmüş dikenden, 
Gülünü veren dikenini de verirmiş meğer.

Bir olmaza üzülürüm ben neden? 
Bir ah çeksem dağlar inler yerinden. 
Düştüm yuvarlandım tepeden, 
Tutun kaldırın beni kırık her tarafım yerinden.

Sormayın bana çok benim derdim, 
Dolaştım dünyayı dağları deldim. 
Kırılmış dalı, solmuş şu gülü 
Yaralı gönlüme merhem isterdim.

Gezdim şu dağları hiç yorulmadım, 
Bülbülü aradım ben bulamadım. 
Dolaştım bahçeyi hiç ayrılmadım, 
Dökülmüş dalından ben alamadım.

Kırılmış bahçemde şu gülün dalı, 
Aradım bülbülü gönlüm yaralı, 
Her günüm ızdırap gözlerim, 
Her günüm böyle benim ağlarım bazı..

Her tarafta şenlik, düğünler olsa, 
Herkes gülüp oynayıp neşeyle dolsa, 
Benim her günüm neden ızdırap? 
Kırılan gönüller benim mi yoksa?

Öyle üzgünüm ki sormayın bana
Hep yıkıldı dünyam, kalmadı dalım vallah! 
Sevinç, neşe, şenlik benim değildir, 
Her şey senin olsa ne fayda.

Akarsular gibi çağlarsın böyle, 
Sevgilerle dolmuş coşarsın öyle, 
Seni seveni hiç de görmezsin, 
Kesik ağaç gibi yıkarsın böyle.

Çok yerler gezdim ayrılamadım, 
Karıştırdım bir yere ayıramadım. 
En son kendim de ayrılınca 
İçimi bilinmeyen parçalara ayırdım.

Ben her gün böyleyim yanarım bülbülüme, 
Derdimi taşıyamam gücüm yetmez yüküne, 
Perişan halim böyle her gün onun peşinde, 
Yaralı gönlüm, düşmüşüm beni getirin tabibe.

Yazdım dağlarda gezerken üzgünümü, 
Yürümüşüm görmeden parçaladım bir bölümünü, 
Görünce üzüldüm ezdim gülümü,
En sonunda yaraladım garip gönlümü.

Ağlıyorum her gün böyle dağlarda, 
Giderken düşüyorum bazen yollarda, 
Kırılmış şu ağacın dalı altında, 
Yanarım ben baharımda kuru dalıma.

Her tarafı gezsem yine böyleyim, 
Yıkılmış evi barkı neyleyim? 
Gariplerin taşınmaz bunca dertlerini, 
Yüklensem sırtıma nasıl getireyim?

Niçin böyle oluyor?
Gül, dalında soluyor.
Her tarafı yakan güneş,
Beni hiç ısıtmıyor.

Kekliğim ötüyor, duydum sesini 
Yamada, bayırda buldum izini, 
Görünce üzüldüm garip halini 
Avcı vurmuş, yaralamış kendini.

Hep böyle üzgünsün, dertli sen misin? 
Derdine ilaç olsam ben yeter miyim? 
Her gün görüyorum hep böyle seni, 
Taşınmaz dertleri sen mi çekersin?

Her gün böyleyim gözlerim yaşlı 
Koştum peşinden aşamadım dağları. 
Ben seni kaybettim, parçaladım dünyamı 
Gücüm yetmez ömrüm kalmadı gayrı.

Bülbülün ötüşü yakıyor beni, 
Nerden geldim duymasaydım sesini. 
Sanki herkesin bunca dertleri, 
Beni ediyor deli, ağlatıyor kendimi.

Ben de bıktım şu dünyanın tadından, 
Kalmadı çiçeklerim, hep döküldü dalından. 
Her gün gelir geçersin hiç görmezsin yanımdan, 
Hiç farkın yok zehirlenmiş yılandan.

Dünyada ızdırabı bilmem ben mi çekiyorum 
Yıkılan her düzeni yoksa ben mi bozuyorum 
Yaşasam da yaşamasam da hiç fark etmez 
Zehir mi şu içtiğim ben de bilmiyorum

Dünyada ızdırabı ben mi çekerim, 
Her gün ağlamakla yoldan geçerim. 
Hep acıyı zehri ben de içeyim, 
Dost neşeli olursa ben de gülerim.

Her taraf neşeyle dolsa ben yine böyleyim, 
Her gün ağlarım kurumuş dal için neyleyim. 
Başımı taşlara vursan yine severim, 
Yaralandım içimden kanımla ben giderim.

Bir garibim şu dünyada yoktur hiç kimsem, 
Yıkıldı dünyam yoktur hiç neşem.
Yaşıyor muyum yaşamıyor muyum ben de bilmem
Olsam da olmasam da hiç değişmem.

KIŞ (Şiir)

Bir kıştır bu yağan yağmur kar olur, 
Bir sevgidir bu yanar da kül olur. 
Kimi yoksuldan erimiş de mahvolur, 
Beni de çiğner eritip sonradan da kaybolur.

Duramazdım gidiyorum dağlara, 
Ağlayarak ben de düştüm yollara, 
Yolum yoktur kar yağmıştır bağlara, 
Kırdı kollarımı bırakmadı kanat bana.

Her günüm acı, hüzün içinde, 
Gülleri açmamış bahçe içinde, 
Bülbülü beklerken neşe içinde, 
Kalmadı dalında gülüm döküldü yere.

Bülbül oldum ağlarım, 
Ben gül için yanarım, 
Seni sevmek suç ise 
Beni öldür Allah'ım.

Dereler coşup ırmaklar taşıyor, 
Deniz mi desem sular doluyor, 
Sevgiyi kaybetmiş kimi arıyor, 
Yıkılan gönüller böyle soluyor.

Güzellik istemem şenlik benim neyime, 
Hep yıkılmış dünyam üzgünlük var içimde, 
Her gün gidiyorum duramam ki peşinde, 
Yaralı şu gönlüm beni götürün tabibe.

Yazıklar olsun kaderin böylesine, 
Düşürdü beni çekilmez çileye, 
Bulamamış benden başka bırakmıyor peşimde, 
Düşüyorum giderken baygınlık var içimde.

Yıllardır yeter çektiğim şu çile, 
Kalmadı dünyamda yoktur hiç neşe, 
Gücüm yok götüremem ki böyle, 
Düşüyorum yollarda boşta giderken bile.

İçerimden seslensem inler mi dağlar?
Kırılan dallarda yoktur yapraklar. 
Kimi gitmiş şu dünyadan olmuş topraklar, 
Ben de gitsem çoğalır mı arsalar?

Bir garibin böyle çekerim acısını, 
Yollarda düşürdün sen bazısını, 
Derdi çok taşınılmaz haldedir, 
Hep ağlatır beni üzer acısı.

Ben de yanarım böyle hataya, 
Yıkıldı dünyamda kalmadı başka, 
Sevinç, neşe, şenlik benim değildir 
Her şey senin olsa ne fayda..

Her tarafı gezsem türlü acılar, 
İçerim yanıyor başlar sancılar, 
Gözümden akıyor şu kanlı yaşlar, 
Kalbimden vuruldum başlar ağrılar.

Öyle oluyorum ki ben bazı deli, 
Her tarafın vardır kalbimde yeri, 
Ayrılmak istemem gezsem her yeri, 
Kalmadı dizimde dermanım hani.

Yükseklerde değil, alçaklarda işim, 
Alçaklarda yaralandım götürenim yok benim. 
Belki şu dünyadan ölüp giderim, 
Acılarla kavrulanım vardır daha benim.

Artık gidiyorum ben uzaklara, 
Haberim ulaşmaz daha diyarlara, 
Her gün böyle yanıp ağlarım, 
Tüm geride kalmışlara.

Üzgünüm dertli içim, 
Gülmüyor kalbim niçin? 
Her gün durmadan ağlıyorum, 
Bilmiyorum ama niçin.

Öyle mutluyum ki bir his var içimde, 
Bir sevgiye kavuştum sevinç dolu gönlümde, 
Her gün gidiyorum duramam peşinde, 
Sanki ameliyat olmuşum yaram varmış içimde.

Fırtınalar almış götürür seni, 
Yıkılmış dünyası virane olmuş hali. 
Sevinerek geleyim dedim hani, 
Kırdı kollarımı bırakmadı kanat hani.

Bozuktur düzenim yıkılmış artık, 
Dünya benim için yaşanmaz artık. 
Her tarafı gülle çiçekle dolsa 
Ötmez bülbülüm gitmiştir artık.

Garip garip bir ses gelir uzaktan, 
Varıp kurtarayım dedim yanmış ataştan, 
Üzgünüm o haline toplanmıyor kül ataştan, 
Hep yanmışım Allah'ım kurtar beni bu aşktan.

Görünce bir hal oldu gözlerim seni, 
Dünyada yaşamak ne zor değil mi.. 
Ağlıyorum dindiremem kendimi, 
Seni böyle görünce parçaladım içimi.

Aşk dediğin bilsen nedir, 
Parçalanır içten gelir. 
Onları ayıranların 
Yolu cehennemliktir.

Çıksam dağlara görsem halini, 
Hep ağlıyor yaralamış kendini. 
Sarsam yarasını sorsam derdini, 
Deli ediyor ağlatıyor beni.

Taşıyamam gücüm yok, 
Alışamam gönlüm yok, 
Beni dikene kul ettiler 
Ağacında gülü yok.


Dünya mı dönüyor yoksa değirmen, 
Aşka tutulmuş çekiyor içten. 
Her gün böyle deli gibisin, 
Sevdaya tutulan aşık mısın sen?

Her gün ağlatırsın beni sen böyle, 
Garip bir halin var içimdeki köşede. 
Öldüremem ben seni yıllar geçse içimde, 
Geçiyorum kendimden seni böyle görünce.

Yıllar geçti sen gittin, 
Yokluğunda eridim bittim. 
Görsen benim garip halimi, 
Sensiz hep yerlere serildim.

Hep böyle mi geçecek.. 
Yıllar geçti gelmeyecek. 
Ömrüm sensiz bitecek, 
Benim garip bülbülüm.

Herkes tutmuş bir yol gider, 
Kimi üzgün kimisi neşeden bahseder. 
Kimi ağlıyor üzgün üzgün, 
Kimi sevdiklerini kaybeder.

Her taraf durgun hava yağmurlu, 
Şu üzgün kalbime vurdun hançeri. 
Sevenin böyle üzgün halini, 
Uzaktan da olsa çekerim derdini.

Dertli dertli ötersin,
Beni böyle üzersin. 
Nedir derdin sorsam sana,
Bırakıp beni gidersin.

Taş atan çok olur daldaki yemişe, 
Selam veren olmaz işi bitmişe, 
Ömür tarlasında bir gün baş başa, 
Ecel tırpanıyla kalmadan düşün.

Nedense hayallerim hep böyle yıkılmış, 
Esen fırtına değil rüzgarmış, 
Bir yaram var iken bin yaradan kan akmış, 
Şimdi ise bir kötü kaderim kalmış.

Aşığım adıma Kerem diyorlar, 
Dertliyim derdime verem diyorlar, 
Aslı mı el almış harem diyorlar, 
Kellerli Recep oğlu Muhittin'im ben.

İçimde bir yıkıntı var sanki, 
Gönlüm çile ihtiyarı şansım ise delikanlı, 
Gün görmüşüm yüz kadar, yaşım ise on kadar, 
Kale gibi taş taşıdım bir parçası ben kadar.

Alıp da taşları yakma canları, 
Ezme kanatları kırma kolları, 
İçimde kopuyor ezik yanları, 
O da sever senin gibi dostları.


TRABZON HEYELANI/ÇATAK KÖYÜ (Şiir)

Duyunca haberi üzüldük birden, 
Dağlar kayıyormuş Çatak Köyü'nden, 
Olay tüm dünyayı şaşırttı birden, 
Baş sağlığı dileriz gönüldeki sevgiden.

Heyelandan yıkıldı tüm evlerimiz, 
Toprağa gömüldü cesetlerimiz, 
Ana, baba, çocuk, tüm kardeşlerimiz 
Hep kayboldu bir anda sevdiklerimiz.

Haberi duyanlar hemen geldiler, 
Kazma kürek arayalım dediler, 
Rastlanan her taşa ceset dediler, 
Çatak Köyü perişan oldu dediler.

Okul, kahvehane kayboldu birden, 
Toprak durmuyor can alıyor peşinden, 
Haberi duyan geldi şaşırdı birden, 
Çatak Köyü durmaz oynadı yerinden.

Haber duyulunca yer yerinden oynadı, 
Kalpler parçalandı gözler ağladı, 
Tepeler birleşti yollar kapandı, 
Çatak Köyü ovası hepten yerinden kaydı.

Aşık Muhittin der ki; bitmedi sözüm, 
Çatak Köyü aldı canları tam da bugün, 
Okul, kahvehane her yer hüzün, 
Her şey perişan ben onlardan fazla üzgün.

HASTANE (Şiir)

Saatin onundayım hastanenin yolundayım, 
Gidiyorum hastaneye çaresiz yolundayım, 
Söyle doktor söyle ben ölür müyüm, 
Ölmeden köyümü görür müyüm?

Hastanenin önü taşlık,
Pahalıdır çarşı yetmiyor harçlık, 
Hastanede geçti benim şu gençlik, 
Çaresiz dertlere düştüm ağlarım, 
Söyle doktor söyle ben ölür müyüm, 
Ölmeden köyümü görür müyüm?

Hastanenin önü orman,
Üstüme örttüler battaniye yorgan, 
Anası olsaydı kuzusuna kurban, 
Söyle doktor söyle ben ölür müyüm, 
Ölmeden köyümü görür müyüm?

Ameliyat masasına serildim yattım, 
Doktorlar gelirken kana tere battım,

Yanımda yoktur hiçbir kimsem, 
Canımı doktora emanet ettim, 
Söyle doktor söyle ben ölür müyüm, 
Ölmeden köyümü görür müyüm?

Ameliyat masasında halı yayılı, 
Halı değil annem kanım yayılı, 
Dostlarım diyor ki, günlerim sayılı, 
Söyle doktor söyle ben ölür müyüm, 
Ölmeden köyümü görür müyüm?

Hasta Muhittin der ki; dertler bitmiyor, 
Damarlar çekildi, kanlar yetmiyor, 
Yaralar derinde dikiş tutmuyor, 
Hastalığım kötüymüş dostlar bilmiyor, 
Söyle doktor söyle ben ölür müyüm, 
Ölmeden köyümü görür müyüm?

DERİNLERDEKİ SU (Şiir)

Önceden akıyorduk derinliklerde, 
Kimse bizi bilmiyordu nedense, 
Bir delikten çıkarttılar bizi yeryüzüne, 
Suyu içen dua etti Rabbine.

Üzülerek başladık işe buradan, 
Harcamalar boşa gider havadan, 
Su çıkınca sevincimiz yaradan, 
Üzülmüşüz boşuna biz de havadan.

SU (Şiir)

Önceden bu suyu bilememişler, 
Burası bataklık bir çöl, demişler. 
İki kişi gelip araştırmışlar, 
Bu su içilir şifa, demişler.

Haberi duyanlar hemen geldiler, 
Bu su içilir şifa, dediler, 
Böbreklerde taş kalmadı sildiler, 
Suyu içenler şifa bulduk dediler.

Kazma kürek ile yaptık burayı, 
Kimi çimento aldı kimi çakıl taşı, 
Suyu içen eritti böbrek taşını, 
Bu su içilir şifa, dediler.

ÇAYCUMA KÖPRÜ FACİASI (Şiir)

Çaycuma'dan duyuldu acı bir haber, 
Köprüler yıkılmış sanki kıyamet, 
Haberi duyanlar hemen geldiler, 
Filyos Çayı canları aldı, dediler.

Haber duyulunca dünya oynadı, 
Kalpler parçalandı gözler ağladı, 
Yıkılan köprüler canları aldı, 
Filyos Çayı dediğin felaket sanki.

Haberi duyanlar hemen geldiler, 
Kazma, kürek arayalım dediler, 
Rastlanan her taş parçasına ceset dediler, 
Filyos Çayı perişan oldu dediler.

Haber duyulunca dünya oynadı, 
Kalpler parçalandı gözler ağladı, 
Köprüler yıkıldı, yollar kapandı, 
Beş yaya bir minibüs sele kapıldı.

Allah vermesin böyle acıyı, 
Analar, babalar feryatlar yaktı, 
Helikopter havadan arama yaptı, 
Filyos Çayı dediğin canları aldı.

Allah böyle acıyı bir daha yaşatmasın, 
Analar, babalar, çocuklar ne yapsın, 
Dalgıçlar nehire bir daha dalsın, 
Belki bulunur diye oturdum kaldım.

Duyunca haberi üzüldük birden, 
Köprüler yıkılmış Filyos Çayı'ndan, 
Olay tüm dünyayı şaşırttı birden, 
Baş sağlığı diliyoruz gönüldeki sevgiden.

Görünce hallerini döndü dünyam zindana, 
Alıp götürdü tanrım bırakmadı hiç bana, 
Kaybettim ben kendimi dünya değişti bana, 
Parçalandı içim herbirine yana yana.

Duyursam sesinizi bütün millet yanacak, 
Sizi aldı elimden sanki kalbim kopacak, 
Yaşattım kalbimde bunca zaman ben sizi, 
Alıp götürse tanrım beni de sizin gibi.

Aşık Muhittin der ki; bitmedi sözüm, 
Filyos Çayı aldı canları bugün, 
Olay yerine yaklaşıldığı gün, 
Herkes perişan ben onlardan fazla üzgün.

SOMA MADEN FACİASI (Şiir)

Soma'dan duyuldu acı bir haber, 
Trafolar patladı, yandı madenler. 
Gazdan zehirlendi bütün işçiler, 
Çıkarayım çizmelerimi kirlenmesin sedyeler.

Haber duyulunca dünya şaşırdı, 
Kalpler parçalandı gözler ağladı, 
Baba, oğul, kardeşler de vardı, 
Soma faciası canları yaktı.

Haberi duyanlar hemen geldiler, 
Kazma, kürek arayalım dediler. 
Kurtarma ekipleri geri döndüler, 
Gazdan etkilendi giremediler.

Bütün Türkiye seferber oldu, 
Anaların, babaların gözleri doldu. 
Bütün dünya haberi ekrandan duydu, 
Soma faciası yürekleri burktu.

Türkiye üç gün yas ilan etti, 
Her yerde bayraklar yarıya indi, 
Hocalar camilerde dualar etti, 
Madende ölenlere 'şehit' dendi.

Üç kişi, beş kişi oldu üç yüz bir kişi, 
Analar, babalar kendinden geçti, 
Soma'da toplandı tüm mahşer yeri, 
Bütün ölenlere 'şehit' dendi. 

Soma'da facia öyle büyüktü, 
Bütün Türkiye yasa büründü, 
Dünya haberleri canlı yürüdü, 
Soma faciası boyunları büktü.

Zonguldak'tan gitti kurtarma ekipleri, 
Soma'ya varınca daldı içeri, 
Sırtına yüklenmiş cansız bedeni, 
Madende kaybettim Hasan ile Hüseyin'i.

Allah böyle acıyı bir daha yaşatmasın, 
Analar, babalar, çocuklar ne yapsın. 
Kurtarma ekipleri bir daha baksın, 
Belki bulunur diye bakındım kaldım.

Aşık Muhittin der ki; bitmedi sözüm, 
Bütün Türkiye oldu bir bütün, 
Madenden çıkamadı Hasan ile Hüsnüm, 
Sen kara değilsin kömürdür yüzün.

6 Şubat Maraş Depremi (Şiir)


Telefon çaldı çaldı kapandı 
Bir haber alırım diye sağa sola bakındı 
Bir yudum su diye bize yalvardı 
Bu büyük acıya canmı dayandı

Günden güne yükseliyor sayılar 
Sevindiriyor beni yaralı sağlar 
Enkazın içinden çıkamayanlar 
Yaraladı beni işte o anlar

İğneyle kazıyoruz kuyu derine 
Ellerimle taşları eliyorum elekte 
Bir yaralı canlı kurtarmak için 
Ölümü göze alsakta bile

Allah böyle bir acıyı birdaha yaşatmasın 
Analar babalar çocuklar ne yapsın 
Kurtarma ekipleri bir daha baksın 
Belki bulunur diye bakındım kaldım

Kopardılar seni bende tutuyorum derken 
Uçtun gittin elimden 
Hani en kazın altındasın 
Taşları söküyorum yerinden

Allah vermesin böyle acıyı 
Analar babalar feryatlar yaktı 
Helikopter havadan arama yaptı 
Deprem faciası yürekleri dağladı

Zonguldaktan gitti madenci ekibi 
Enkazı delerek girdi içeri 
Sırtına yüklenmiş cansız bedeni 
Depremde kaybettim hasan ile hüseyini

İki deprem yaşadık birbir peşine 
Tepeler yarıldı indi derine 
Kucak açamadımı sevdiklerime 
Dünyada görülmedi bu büyüklükte

Seni soruyorum gelen geçenden 
Arayalım dediler sen ve ben 
En sonunda buluştuk enkazdan çıkarken 
Sarıldık birbirimize ağladık senle ben

Bütün ülkeler yardıma koştu 
Kanımız kaynadı bir bütün oldu 
Kimi fakir kimi yoksuldu 
Oda benim ülkem bende bu oluştu

Ne oldu sana Türkiyem 
Kayamı çarptı sana yaralandınmı 
Depremde sallandı on tane ilim 
Sayısı aklımı darman dağıttı

Haberi duyulunca dünya şaşırdı 
Kalpler parçandı gözler ağladı 
Ana baba çocuklarda vardı 
Deprem faciası yürekleri dağladı

Tepeler yarıldı indi derine 
Yollar yarıldı geçit vermez kimseye 
Yardımlar geliyor üstü üstüne 
Bune büyük felaket çöktü üstüme

Askerim polisim siviller beraber 
Etleri kaynamış kardeş gibiler 
Ezkazın içinden canlı bedeni 
Çıkartmak için uğraş verdiler

Askerim polisim siviller beraber 
Üşüyen halkıma parke verdiler 
Dayanılmaz sıkıntıya çare dediler 
Bu ne büyük acı yandı yürekler

Bu büyük acıya canmı dayanır 
Bebekler kuçakta sedyeye alınır 
Bir yudum su diye bize yalvarır 
Böyle felakete az raslanır

Bütün Türkiye seferber oldu 
Anaların babaların gözleri doldu 
Bütün haberi ekrandan duydu 
Deprem faciası yürekleri burktu

On ilimde facia öyle büyüktü 
Bütün türkiye yasa büründü 
Dünya haberleri canlı yürüttü 
Deprem faciası boyunlar büktü

Depremde on ilim yerle bir oldu 
Aktı gözyaşlarım sel gibi oldu 
Enkazın içinden sesler duyuldu 
Bütün ekipler oraya koştu

Haberi duyanlar hemen geldiler 
Kazma kürek arayalım dediler 
Kurtarma ekipleri geri döndüler 
Depremden etkilendi giremediler

Aşık muhittin derki bitmedi sözüm 
Bütün türkiye oldu bir bütün 
Yardım edemedim diye 
Ağladım hüngür hüngür

Muhittin GÖKAY   (Zonguldaklı Şair Kellerli Metin Gökay)
Keller Köyü ZONGULDAK

Zonguldaklı Şair Muhittin Gökay Kimdir?

    1952 yılında Zonguldak ili, merkeze bağlı Keller Köyü'nde dünyaya geldi. İlkokulu Keller Köyü İlkokulu'nda tamamlayan Gökay, 1970 yılında TTK' da maden işçisi olarak çalışmaya başladı ve aynı kurumdan emekli oldu. Evli ve 6 çocuk babası olan şairin gönlünden kopan dizelerle sizleri başbaşa bırakıyoruz.



Tüm Hakları Saklıdır © 2014 Sındırgı.net | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Sındırgı için ile..