Sındırgı

Geleceğin Modern Tarım Araçları Nasıl Olacak?

Gelecekte tarım, teknoloji ve dijital dönüşüm ile şekilleniyor. Tarım sektörü, artan rekabet, değişken pazar şartları ve küreselleşen ekonomik sistem nedeniyle önem kazanıyor. İşte geleceğin modern tarım araçları ve teknolojileri:


Otonom, Sürücüsüz Tarla Araçları ve Traktörler: Sensörler, radar, GPS sistemleri ve makine öğrenmesi ile donatılmış otonom arazi makineleri, yetişmiş insan gücünden tasarruf sağlayarak iş kalitesini artırıyor ve maliyetleri düşürüyor.

Hassas Tarım ve Drone Kullanımı: Drone’lar, havadan arazileri tarayarak sulama, ilaçlama ve haşere kontrolü gibi tarımsal faaliyetleri daha etkin ve hızlı bir şekilde gerçekleştirmeyi sağlıyor. Uzaktan algılama ile hassas tarım uygulamaları da gelişiyor.

Akıllı Tasmalar ve Hayvan Kontrolü: Akıllı tasmalar, çiftlik hayvanlarının izlenmesini sağlayarak süt verimliliğini artırabiliyor. Bu otomasyon sistemleri, hayvancılık alanında önemli avantajlar sunuyor.

Toprak ve Hava Sensörleri: Toprak nem sensörleri, toprak sıcaklık sensörleri ve yaprak nemlilik sensörleri, gerçek zamanlı olarak çiftlik, orman veya su kaynaklarının durumunu takip etmeyi mümkün kılıyor. Nesnelerin interneti teknolojisi ile veriler anlamlı hale getirilerek su ve elektrik tasarrufu sağlanabiliyor.

Tarımsal Mobil Uygulamalar: Hava durumu bilgisi, ürün miktarı hesaplaması ve ilaç miktarı belirlemesi gibi mobil uygulamalar, günlük tarımsal işlerde önemli avantajlar sağlıyor ve sektöre ivme kazandırıyor.

Sindirgi.net olarak geleceğin tarımda olduğunu görebiliyoruz. Bu teknolojilerin entegrasyonu ile daha verimli, sürdürülebilir ve istikrarlı bir şekilde gerçekleşecektir. 🌾🚜

Sizler için gelecekte olacak tarım araçlarının modellerini ekledik:












Şifalı Meyve: İğde ve İğdenin Faydaları

 İĞDE: İğdenin eti, et;  derisi, deri ve çekirdeğiyse kemik, üretir.

iğde, böbrekleri ısıtır ve hemoroidi tedavi eder.

Kollar ve bacakları güçlendirir.

iğde, akciğerinin enfeksiyonu kurutup, sulanmasını tedavi eder.

vücudun C vitaminin eksikliğini ortadan kaldırır.

İdrar damlatmasını tedavi eder.

İğde, kemik kırıkları ve çatlakları tedavi için, eşsiz bir ilaçtır

İğde çekirdeğin tozu, kıkırdak üretir ve süt ile karışımı ise eklem tamiri ve sırt ağrı tedavi eder.

Avicenna tıp fakültesinde, iğde çekirdeğin tozu ile tedavi, arterit romatoit ve romatizma için basit, mükemmel ve güvenli bir tedavi yöntemidir.

İğde, çok güçlü bir antioksidan etkisi vardır ve K vitamini ile midenin ve bağırsakların enfeksiyonu, yarayı ve ödeme karşı mücadele eder.

iğde, karaciğer sirozu olan insanlar için etkilidir.

İğde tozu, pıhtılaşan beyaz kan hücrelerinin miktarını azaltır ve kalp hastalığın riskini düşürür.

iğde tozu, şeker diyetinin neden olduğu yüksek tansiyonu azaltır. İğde tozu yüksek tansiyonu olan insanlar için etkilidir.

Yüksek miktarda lif nedeniyle, vücutta doygunluk hissine vererek iştahı azaltır ve zayıflamaya neden olabilir.

Lif bakımından zengin ve bir kalsiyum kaynağı olduğu için, yaşlılar ve emziren anneler için tavsiye edilir, çünkü kemik erimesini önler ve sindirim sistemini güçlendirir. Bu yüzden bu anneden emmen bebek çok zeki olur.

Migren baş ağrılarını tedavi eder ve Alzheimer'ı önler.

Kavurulmuş iğde tozu, arpa unu ve arpa kepeğı ile bal ve süt karışımı, çocukların kemik ve et gelişimini ve zayıf olanlara ise kilo almaları için eşsiz bir besindir.

Bir bardak süt içine bir çorba kaşığı iğde tozu dökün ve bir çorba kaşığı balla karıştırın. Her gün bir porsiyonu bir  öğün yada ara öğün olarak yiyin.

Bu basit iksiri 14 gün boyunca yiyin ve muhteşem değişimi  görün, 70 veya 72 gün almanız kemik erimesi ve Alzheimer'ı tedavi etmek için mükemmel bir takviyedir.

Kabızlık yaşayan bireyler tek başına iğde kabızlığı arttırabilir ancak bir kaşık buğday yada arpa kepeğiyle 5dk haşlaması bu sorunu düzeltir.



İbrahim Ethem Akıncı'nın Gözünden Kuvayı Milliye: Demirci Akıncıları

Merhabalar

İbrahim Ethem Akıncı'nın "Demirci Akıncıları" kitabını okudum. Çok etkilendim. İstedim ki Akıncılar unutulmasın. 

Bir yazı kaleme aldım. Aşağıda -Demirci Akıncıları Kitabı özeti şeklinde- onu paylaşmak istiyorum.

Sağlıcakla.

Mustafa Altınöz


Demirci Akıncıları

Balıkesir Kuvayı Milliye şehri. Bu topraklarda doğuyor Kuvayı Milliye. İşgale ilk direniş Ayvalık'ta başlıyor. İlk ateş emrini Yarbay Ali Çetinkaya veriyor. 172. Alay komutanı olarak. Bölgede eli silah tutan kim varsa vatanı savunmaya çağırıyor. Yörükler geliyor. Balkan göçmenleri geliyor. Kendilerine "Kuvayı Milliye" diyorlar.

Yunan askerinden önce korku teslim alıyor köyleri, kasabaları. Bergama'ya hiç bir direnişle karşılaşmadan giriyor düşman. Kuvvayı Milliye'nin ilk başarısı da Bergama'yı geri almak oluyor. Kendilerine daha çok inanıyorlar artık.

Burhaniye'ye 29 Haziran 1920'de girebiliyor Yunan kuvvetleri. Ayvalık'a asker çıkardıktan 13 ay sonra. Düşünsenize. Ayvalık Burhaniye arası sadece 35 km. Öyle kararlı bir direniş yani.

Çok sıkı direniyor bölgedeki Kuvvayı Miliye güçleri. Ama Yunan ordusu daha büyük kuvvetlerle gelince güçleri yetmiyor. Haklı olmanın moral üstünlüğü yetmiyor.

Eli silah tutanlar yine teslim olmuyor. Geri çekiliyor. İbrahim Ethem bey de biraderiyle birlikte Balıkesir'i terk etmek zorunda kalıyor. Bursa'nın yolunu tutuyor. Her yerde bir telaş var, panik var. Bursa'dan İstanbul'a geçiyor. Buradan Anadolu'ya geçmenin yollarını araştırıyor. Sahte kimlikle vapura binip İnebolu'ya geliyor. Oradan herkesi bırakmıyorlar Ankara'ya. Soruşturuluyor kimin nesi diye. 21 Ekimde başlıyor Ankara yolculuğu. At arabalarıyla. 3 Kasım 1920'de ulaşıyor sonunda. Ankara'da Mustafa Kemal Paşanın önderliğindeki yeni hükümet kendisine Demirci kaymakamlığı görevi veriyor. "Sen Çorum'da (Düvertepe) nahiye müdürlüğü yapmışsın. Bölgeyi tanıyorsun" diyorlar. Bu kez Demirci'ye yolculuk başlıyor. 


İbrahim Ethem Bey de Selanik'li. 1989 doğumlu. Selanik'te hukuk okumuş. Kabına sığmayan bir hali var. Atak birisi. Osmanlı Selanik'ten çekilince onlar da katılmış göç kervanına. Ailesini Balıkesir'e yerleştirmişler. Sındırgı'nın Çorum nahiyesine atamışlar. Orada üç yıl görev yaptıktan sonra Balıkesir merkeze alınmış. Mondros Mütarekesi olunca da bırakmış memuriyeti. Avukatlığa başlamış Balıkesir'de. Daha otuzunda genç bir avukatmış Kuvayı Milliye'ye katıldığında.

Eskişehir, Kütahya, Simav üzerinden zorlu bir yolculuktan sonra geliyor Demirci'ye. Tarih 23 Aralık 1920. Bölgede Çerkez Ethem'in Kuvayı Seyyare'si var. Onların sözü geçiyor. Ama Çerkez Ethem'in Ankara hükümeti ile ilişkileri gergin. Koptu kopacak noktasında. Çerkez Ethem'in Yunan tarafına geçebileceği konuşulmakta.

İbrahim Ethem bey bu koşullarda göreve başlıyor. Çerkez Ethem'in yanındaki yurtsever savaşçılarla temasa geçiyor hemen. Parti Pehlivan ile Halil Efe gibi namlı isimler vardır bunların arasında. Çerkez Ethem adamlarına "Ankara'nın yanına geçerseniz sizi affetmez, idam ederler" diye korku vermekte. İbrahim Ethem de onlara güven veriyor. Yanına çekmeyi başarıyor. Uzun süre dağlarda kader ortaklığı yapıyor bu ikisiyle.

Demirci ilginç bir yer. Durmadan yönetim el değiştiriyor. İlk Yunan işgali 21 Temmuz 1920'de. 10 gün sonra Çerkez Ethem'in kuvvetleri geri alıyor. 4 gün sonra tekrar Yunan'a bırakılıyor. Böyle sürüp gidiyor.

Çerkez Ethem 17 Ocak 1921'de Demirci'ye geliyor. Ankara'yla görüşmeler yapılıyor. Sonuç alınamıyor. Çerkez Ethem kuvvetleriyle Susurluk'a giderek Yunan tarafına katılıyor ne yazık ki.


Demirci Akıncıları kitabını okuyorum İbrahim Ethem Beyin. Günlükler şeklinde yazmış. Aralara şiir alıntıları yapmış. Namık Kemal'den, Fikret'ten, Hamid'den, Ersoy'dan... Daha çok da rapor, bildiri, mektup şeklinde yazışma metinleri yer alıyor kitapta. Durumu iyi anlatmak için krokiler de eklemiş. Resmi dil kullanmış. Ağır Osmanlıca sözcükler var. Kitabın sonuna sözlük eklenmiş ama takibi kolay olmuyor. 

İbrahim Ethem Bey iyi bir lider. Zeki, kararlı. Karşısındakinin güvenini kazanmasını biliyor. Bilgisiyle, duruşuyla saygıyı hak ediyor. Sözünü dinletiyor. 

Yunan işgali altındaki bölgede çok iyi bir haberleşme ağı kuruyor. İstihbarat konusunda da çok iyi. Başarılı taktikleri var. Örneğin kendisine atını veren köylüye diyor ki, "Git beni Yunan komutanına şikayet et. Atımı çaldılar de. Böylelikle onların güvenini de kazanmış olursun". Ya da "Köy olarak gidin düşman komutanına şikayet edin bizi. 'Köyümüze saldırdılar. Çatıştık. Ölülerini de alıp kaçtılar' deyip silah isteyin onlardan" diyor. 

Öncesinden bölgeyi tanıdığı için haber kaynaklarına ulaşmakta zorlanmıyor. Kurtuluş umudunu canlı tutuyor hep. "Biz haklıyız. Kazanacağız" diyor. Yanındakiler inanıyor ona.

Türk ordusu geri çekilince bölge işgal altında kalıyor. İbrahim Ethem Bey elindeki kuvvetlerle orduya katılmayı da düşünüyor. Ama geride kalıp düşman kuvvetlerini üzerine çekerek bu savaşta daha faydalı olacağına inanıyor. Sürekli huzu

rsuz ediyor onları. Baskınlar veriyor. Tuzaklar kuruyor. Boşlukları hemen dolduruyor. Cephe gerisinde daha çok kuvvet bulundurmak zorunda kalıyor Yunan ordusu.

Kitapta anlatılanlara göre Yunan askeri bizim köyü (Çorum) ve Çıkrıkçı'yı 23 Temmuz 1921 günü çatışmasız işgal ediyor. Bir sonraki gün Akıncılar Çıkrıkçı köyüne baskın veriyor. Bu kez ertesi günü düşman Çorum ve Çıkrıkçı'dan geri çekiliyor.  

6 Ağustos 1921'de Yunan kuvvetlerinin Demirci'ye baskın yapacağı haberini alıyorlar. İbrahim Ethem Bey bakıyor ki elindeki güç yeterli değil. Çatışmaya girse hem yenilecek hem de düşmana kasabayı yakıp yıkmak için bahane verecek. Kasabayı tahliye kararı alıyor. Kuvvetleriyle dağa çekiliyor. Bundan sonra artık "gerilla" dönemi başlıyor. Ahd ediyor İbrahim Ethem bey. "Memleket düşman işgalinden kurtuluncaya kadar kesmeyeceğim sakalımı" diyor. Kesmiyor da.

Kendisine katılanları müfrezeler şeklinde yapılandırıyor. Sındırgı yöresindeki kuvvetler üçüncü müfrezede.  Müfrezeler iki mangadan oluşuyor. Akıncıların görevlerini, sorumluluklarını yazılı olarak tanımlıyor. Başlara kalpak giyileceği bile yazılmış. Her müfrezenin bir yazıcısı oluyor. Yazılı talimatlar gidiyor, raporlar geliyor kendisine. Telgraf da yok. Atlı ulaklar gidip geliyor. Haberleşmeye büyük önem veriyor. Düşmanın propagandasına karşı uyanık oluyor hep. Halkla ilişkileri de tanımlıyor. Köylüden her aldığının kaydını tutuyor yazıcı. Karşılığında imzalı bir belge veriyor. Zamanı geldiğinde akıncılar arasında ayıklama da yapıyor. Kararlı olmayanlara ayrılma fırsatı veriyor. Eşkiyalık yapmaya yeltenen olursa onlara da haddini bildiriyor. Çok dikkatli. İhanet affedilmiyor. Cezası idam. Düşmanla bir olup ahaliye zulmeden hainler yakalanıp kurşuna diziliyor.


Örneğin Çorum, Alayaka bölgesinde bir Ahmet Ağa var. Herkes tırsıyor ondan. Çok zalim birisi. Yunanla da arası çok iyi. Ondan da faydalanmayı deniyor önce İbrahim Ethem Bey. Ama olmuyor. Sonunda Dedeler köyü taraflarında yanında birisiyle dağda istihbarat yaparken düşüyor Akıncıların eline Ahmet Ağa. Kurşuna dizip çıplak bedenine bir kağıt tutturuyorlar. "Vatanına, din ve milletine hiyanet edenlerin cezası budur" yazıyor kağıtta. 

Ahmet Ağanın idamından sonraki gün, 13 Kasım 1921'de Çorum tekrar işgal ediliyor. Bu kez düşman köye yerleşiyor. Mezar Tepesine karargah kuruyor. 

İbrahim Ethem bey ordu ile temas yolları arıyor hep. Raporlar gönderiyor. Talimat istiyor. Sonunda başarıyor. Umudu artıyor.

Kış gelince dışarda kalmak kolay mı? Dağ başlarında güvendikleri köylere sığınıyorlar. Her zaman tetikteler. Yer değiştiriyorlar sürekli. Karda kışta atların bakımı zor oluyor. Bir dönem piyade olarak devam ediyorlar mücadeleye.

Kime güveneceğini bilmek, tehlikeleri sezmek çok önemli. Parti Pehlivan bile hata yapıyor bir keresinde. Dost görünümlü biri "Niye dert ediyorsun? Çok güvenli bir yer var bildiğim. Eşini oraya bırakalım" diyor. Sonra da gidip yerini düşmana ihbar ediyor. 

Çetelerin aklı hep ailelerinde. Çünkü düşman oradan yükleniyor. Rehin alıyor aileleri. Buradan teslim almaya çalışıyor akıncıları. Bu nedenle bazıları eşlerini yanında gezdiriyor. Onlar da at sırtında geziyor dağları. Halil Efenin eşi Makbule efe de tüfek atarmış, fişek kuşanırmış. Sonunda bir çatışmada şehit olmuş. 

Halil Efe de Selendi taraflarında bir çatışmada şehit oluyor. Araziye gömüyorlar ama mezarını gizlemek zorunda kalıyorlar. Ölü bedenini ele geçirmesi halinde düşmanın yapacağını biliyorlar çünkü. İbrahim Ethem'i öldürdük diye propaganda yapmışlar daha önce. Ellerinde sakallı bir kesik başı gezdirmişler köy köy.

İbrahim Ethem Beyi de sıkıştırıyor düşman. Balıkesir'deki annesini ve kardeşlerini rehin alarak "Gel teslim ol, ne istersen yapalım" diye mektup gönderiyor. Ama teslim olmuyor. "Önce vatan" diyor.

Hep bir umudu var akıncıların. "Kış bitecek. Ordumuz saldırıya geçecek. Düşmanı yurdumuzdan söküp atacağız" diye bekliyorlar. Kış bitiyor, bahar geliyor. Ama bekledikleri gibi olmuyor. Neredeyse yaz bitecek hala haber yok. Umutlar kırılmaya başlıyor. "En iyisi biz Yunanla iyi geçinmenin yollarına bakalım" diyenler çoğalmaya başlıyor. Çok zor bir durum gerçekten. 

Ne zaman ki 26 Ağustos'ta başlayan büyük taarruzun haberleri gelmeye başlıyor. O zaman hava değişiyor. Herkese can geliyor. Bu haberi hemen yayıyor İbrahim Ethem bey. Akıncılara katılmak isteyenler çoğalıyor. 

30 Ağustostan sonra düşman ordusu panik halinde kaçmaya başlıyor. Müfrezeler düşmanın ensesinde sürekli. Sıkıştırıyor onları. Çekilirken düşman köylere kasabalara daha fazla zarar vermesin isteniyor. 

Simav, Yeniköy ve Çorum'u 31 Ağustosta boşaltıyor düşman. 3 Eylülde de Sındırgı'yı tahliye ediyor.

Asayiş için de önlemler alınmaya başlanıyor hemen. "Kasabalarda idare ve iaşe için heyetler oluşturulacak" diye genelge yapıyor İbrahim Ethem bey. Bizim ordunun gelmesi beklenmiyor. Örneğin Balıkesir. Yunan kuvvetleri 6 Eylülde şehri boşaltırken hemen müfrezeler giriyor şehre. İbrahim Ethem bey Balıkesir'den yönetiyor akıncıları. Edremit, Burhaniye, Balya, Bigadiç, Sındırgı, Akhisar, Soma, Kırkağaç... 

Sonunda 25 Eylül 1922'de ordu geliyor Balıkesir'e. Akıncılar da görevi orduya devrediyor. Müfrezelere dağılma talimatı veriyor İbhrahim Ethem Bey. 

Söz verdiği gibi tekrar Demirci'ye dönüyor kaymakam olarak. Sonrasında Malatya'da, Muğla'da genç cumhuriyetin valisi olarak görev yapıyor. Atatürk'ün önerisiyle "Akıncı" soyadını alıyor. 

İbrahim Ethem Akıncı 11 Mayıs 1950 tarihinde kalp krizi geçirerek göçüyor bu dünyadan. Mezarı Sındırgı'da. Büyük bir kahramanlık örneği bırakıyor ardında. 

Onun gibi kahramanlar sayesinde bugün varız. Anıları önünde saygıyla eğiliyorum."

İbrahim Ethem Akıncı'nın Kaleme aldığı hatıralar kitabı

Demirci Kaymakamı: İbrahim Ethem (İşgal Zamanı)



Düşman İşgalinden sonra Kaymakam İbrahim Ethem Akıncı


Sındırgı Yaylabayır Kız Folklor Ekibi

Yaylabayır mahallesinin Halk Oyunları ekibi. Her platformda ilçenin tanıtımına önem veren  Folklor Ekibi. 

Balıkesir'imizin Sındırgı - Yaylabayır mahallesi halk oyunları ekibi bu kültürümüzü yaşatmak, gençlerimize Shakira ve Madonnalar yerine ŞEHİT MAKBULEMİZİ, ASLAN EFEMİZİ tanıtmaya, alaca karanlık kuşağı gençliği yerine ALACA MESCİT ruhuyla donanmış bir gençlik yetiştirmeye çalışıyorlar.

Sındırgı Yaylabayır Mahallesi halk oyunları ekibinin yöresel kıyafetleriyle oynadığı oyunlar vatandaşlar tarafından çok beğeniliyor. Uluslararası platformlarda Balıkesir'imizin ve yöremizin kültürünü ve folklorunu tanıtmak adına verilen görevi en iyi şekilde yerine getirmektedirler. Sındırgı'da  okul müdürlüğü yapan İbrahim Balaban nezdinde Yaylabayır halk oyunları ekibi, yöre halkının yoğun ilgisi altında  çalışmalarını ara vermeden sürdürüyor.

Sındırgı Yaylabayır halk oyunları yöneticisi  Sayın İbrahim Balaban'ın açıklaması şöyle:

Ben aslen Manisa Gördes'liyim. Mesleğim sınıf öğretmenliği. 7 Ocak 1997'den beri Sındırgı Yaylabayır'da görev yapıyorum. Halen de burada hem ilkokul hem de ortaokul müdürlüğü görevimi sürdürmekteyim. Yaylabayır Kız Folklor Ekibi tamamen şahsıma ait bir oluşum ve ekipteki kızlarımızın tamamı benim öğrencilerim. Hepsi de Yaylabayır'lı.

Ekibimizin içinde ortaokul, lise ve hatta üniversiteli öğrencilerim var. Ekibimiz sayı konusunda kesin bir rakam olmamakla beraber, isteğe göre 8-10 kişi arasında bazen de 6 kişi ile ekibimizi  oluşturuyoruz.

Oyunlarımız Balıkesir-Sındırgı yöresi ağırlıklı olup, ekibimizin giydiği kıyafetler anne ve ninelerinin çeyiz sandıklarından çıkarıp giydikleri yöresel kıyafetleri ve kendilerinin işleyip başlarına bağladıkları arpa sapı/çitlembik oyalı yazmalarıyla bizlere emanet ettiği 80-100 yıllık hatta 150 yıllık  giysiler.

Oynadığımız oyunların başında, Akpınar (hızlı ve yavaş şeklinde 2 farklı türünü de oynuyoruz) Sındırgı Dağlarında, Edalı Yar, Harmandalı, Çökertme, Kerimoğlu Zeybeği, Annem Entari Almış, Selendinin sarı sarı samanı, Cemilem'in Gezdiği Dağlar Meşeli, Haccem Çaylar Yaptın mı?, Kızılcıklar oldu mu, Yüksek yüksek tepelere, Köroğlu olmakla beraber çok geniş bir repartuara sahibiz.

Elimizden geldiğince Şehit Makbule Diyarının bir eğitimcisi olarak Şehit Makbule ruhunu yaşatmaya ve bu ruhu yeni nesillere aktarmayı milli bir görev olarak görüyoruz.

Davet edildiğimiz her türlü düğün, bayram, sünnet, açılış ve televizyon programlarına katılıp BALIKESİR ve Sındırgının tanıtımına elimizden gelen katkıyı vermeye çalışıyoruz. Başarabilirsek ne mutlu bize..


Balsev (İsmail Yavuz)


Video

https://www.facebook.com/BALKES45/videos/vb.1422675974/10205716159009551/?type=2&theater


https://www.facebook.com/BALKES45/videos/vb.1422675974/10206283977444657/?type=2&theater


https://www.facebook.com/suleyman.ertas.7/videos/t.100001410586958/860799280679157/?type=2&theater


https://www.facebook.com/ecem.yasar.7399/videos/t.100001410586958/1663423130539162/?type=2&theater


https://www.facebook.com/kazim.erinola1/videos/vb.100000068291170/1124521434226789/?type=2&theater


Yaylabayır kız folklör ekibi 

https://www.facebook.com/yaylabayir.folklor/?fref=ts












Balıkesir'in Yol Sorunu Var

Balıkesir’in büyük yol sorunu var. Manisa ve Bursa’ya gittiğimde bunu çok iyi gözlemliyorum. Şamlıdan / Değirmen Boğazı'ndan gelirken zaten başlıyor yol bozulmaları. İl yöneticileri sanırım otobandan gittiği için görmüyor mudur nedir.. 

Şehir içi de sinyalizasyon o kadar karmaşık ki, aynı yolda 50 metre ötedeki yeşil yanarken, kırmızıda bekliyorsun. Yeşil dalga uyumsuzluğu yöneticiler ile alt yöneticilerin ne kadar uyumlu çalıştığını yüzüne vuruyor. İlçe yolları zaten hak getire.. 

Kırsal Mahalle yollarının hala toprak/çamur olması ise sanki -Balıkesir Büyükşehir olmayı hak etmiyordu-nun göstergesi gibi.. 

Ege’de elde kalan tek Büyükşehir: Balıkesir. Bursa ve Manisa arasında kalmışlıktan çıkamayan il, Balıkesir. Bandırma ve Edremit gölgesinden kurtulamayan Balıkesir. Daha yol sorununu bile bitirememiş Canım Memleketim Balıkesir. “Kör nokta” olarak kalmış bizim için “son nokta” olan Balıkesir.



Görsel : AI

SEN ÖLDÜKTEN SONRA..

 SEN ÖLDÜKTEN  

1 SAAT SONRA  

Ağlamalar azalır. 

Ailen eve gidip yakınlarının yeme içme işiyle ilgilenmeye başlar. 

Bu sırada bedeninde organizmalar çalışmaya başlar. 


İKİ SAAT SONRA  

Evini arayip cenazeye katılamayanlar mazeret bildirirler. 

Bu sırada evindeki taziyeye gelenler spor ve siyaset konuşmaya başlar. 


ALTI SAAT SONRA 

Birinci dereceden yakınların hariç diğer herkes evine dönüp, bir sonraki gününü planlamaya başlar. 


24 SAAT SONRA 

İç organların çözünmeye başlar. Bu sırada telefonuna önü bilmeyen kişilerin aramaları, reklam mesajları gelmeye devam etmektedir. 


İKİ HAFTA SONRA 

Çocukların miras paylaşımı için bir avukatla görüşür ve tırnaklarınla dişlerin dökülmeye başlar. 


3 AY SONRA 

Eşin televizyonda bir komedi filmine güler ve bedenin sıvılaşmaya başlar. 


BİR YIL SONRA 

1.yıl dönümünde birisi: "Vay be, bu kadar oldu mu? Daha dün gibi." der ve vücudundaki asit kefenini eritir. 


ON YIL SONRA  

Bir arkadaşın eski bir fotoğrafta görüp hatırlar. Bedeninden geriye kalan sadece kemiklerdir.


İşte bu dünyadaki varlığının tamamen unutulması, bu kadar kısa süre alır. Şimdi bugün kafana taktığın kişi ve olayları tekrar gözden geçir. 

SENCE DEĞER Mİ?


Biriktirdiğin hiç birşey senin değil.

Bu dünyadan bir hoş seda bırakıp geçip gidebiliyorsan ve elalem ne derse takılmadan kendin olup dilediğince yaşayabiliyorsan sana hergün bayram.

Sen hep süpersin.

Vesselam.

Kaybolan Kültür: Köy Minibüs ve Dolmuşları

Para olur olmaz, biner giderdik

Sözümüzde durur, geri öderdik 

Mazotu biterse, iner iterdik

Kahrımızı çekti, Köy minibüsü 


Kliması doğaldı, açardık camı

Unuturduk içinde, kederi Gamı

Yavaş giden şoför, alırdı Namı

Kahrımızı çekti, Köy minibüsü 


Yollara dizilir, bekler binerdik

Yokuşlarda kıymaz, düzde inerdik

Köyden şehre kadar, sohbet ederdik

Kahrımızı çekti, Köy minibüsü


İçinden ağırdı, yukarda yükü

Taşırdı köylerden, Yoğurdu sütü

Sağlamsa teybi, çalardı Türkü

Kahrımızı çekti, Köy minibüsü


20.01.2024 

Hassalı Şair Mustafa Andız


Sındırgı'da Nefes Kesen Uyuşturucu Operasyonu: 56 Hap Ele Geçirildi

Türkiye'nin dört bir yanında uyuşturucuyla mücadele devam ediyor. Emniyet personeli, araçlarda ve şahıslarda yaptıkları aramada gizlenmiş şekilde 56 tane uyuşturucu hap ele geçirildi.

Sındırgı'da Gece Yarısı Operasyonu

Gece saatlerinde devriye görevi yapan Sındırgı İlçe Emniyet Müdürlüğü ekipleri, Çamlık mevkiinde şüpheli davranışlar sergileyen 3 kişiyi durdurdu ve üzerlerinde ve araçlarda uyuşturucu araması gerçekleştirdi. Polis ekipleri, araçlarda ve şahıslarda yaptıkları aramada 56 tane uyuşturucu hap ele geçirdi.

İncelemeler sonucunda, uyuşturucu maddenin önceden banka havalesi ile ödendiği ve ardından teslimatın gerçekleştirildiği belirlendi. Şahıslardan M.T.'nin, A.S. isimli kişiden 2.500 TL karşılığında satın aldığı uyuşturucu malzeme ile ilgili yapılan tahkikatta, alışverişin polis ekiplerinin müdahalesi sırasında gerçekleştiği tespit edildi.

A.S. isimli zehir taciri hakkında uyuşturucu madde ticareti, diğer şahıslar M.T. ve E.Ç. ise uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurmak suçlarından soruşturma başlatıldı. Emniyet ekipleri, bu operasyonun ardından uyuşturucu ticaretiyle mücadelede kararlılığını sürdürerek, ilçedeki güvenlik önlemlerini artırmaya devam ediyor.


Yörüklerde Duşak Kesme Geleneği

Yörüklerde “duşak kesme” töreniBebeklerin ilk adımlarını düz basacağına, hayat yolundaki adımlarını doğru atacağına ve her türlü kötülüklerden korunacağına inanılan geleneksel bir törendir. Törene çok sayıda davetli katılır. Tören sırasında, bebeğin iki ayağı boncuklu bir iple bağlanır ve ailede en bilge ve düzgün yürüdüğü bilinen yakını tarafından besmele çekilerek boncuklu ip kesilir.Bu gelenek, Türk halklarında “duşak kesme”, …


http://dlvr.it/T1vXZ3

Türkiye Peynirlerinin Şahı : Kelle Peyniri

Osmanlı döneminde bundan 200 yıl önce Mihaliç (Karacabey)'e gelip yerleşen Arnavutlar, ülkeye damak tadıyla tanıştırdıkları bir peynir çeşidi olan kelle peynirini ürettiler.

  • Kelle Peyniri:

Bandırmalıların vazgeçemediği bu peyniri yemeklerine bile kattılar. Özel soslarda kullandılar. Simit ve kelle peynir ikilisini keşfettiler. Bandırma’ya özgü kelle peynirli patlıcan kızartmasını Türk mutfağına armağan ettiler.

Bu peynirin adı, Bursa’nın Karacabey ilçesinin eski adı olan Mihaliç’ten gelir. (Eskişehir Mihalıcçık peyniri ile karıştırılmamalıdır.)

Karacabey’in yanı sıra Bandırma, Susurluk, Sındırgı, Gönen, Manyas, M. Kemal Paşa ilçelerinde de üretilir. Halk arasında Mağlıç olarak da telaffuz edilir. Kelle peyniri, beyaz peynir gibi tuzlu su içerisinde (salamura) saklanır.

Bursa ve Balıkesir yöresinde genellikle tam yağlı çiğ kıvırcık koyun sütünden yapılan, 2-3 mm kalınlığında kabuk ve 3-4 mm çapında yuvarlak gözler içeren, yarıksız, çatlaksız, oldukça tuzlu, sert bir peynir türüdür.

Türkiye’nin en sevilen ve saygı duyulan klasik peynirlerinden biridir. Türkiye peynirlerinin şahı olarak adlandırılır. Batılı damaklar bu peyniri diğer bütün toprağa yakın peynirlere göre daha iyi bulurlar. Üretimde hem inek sütü hem de koyun sütü kullanılabilir. Ama koyun sütü daha koyu bir damak tadı getirir ve daha uygun bir olgunlaşma sağlar. Birkaç aylıkken beyazdır, üzerinde delikler vardır. Bundan sonra koyu sarı bir renk alır ve çok zinde olur. İnce kesilirse lezzetli ve daha yoğun bir tat verir. O bakımdan kalın parçalar yerine ince parçalar halinde yemek daha yerinde olur. Ayrıca badem, kuru meyve, karpuz ve kahvaltıda domates ile iyi gider. Tencere yemeklerinde ya da ızgara olarak da mükemmeldir. Az tuzlu, normal tuzlu ve eski olmak üzere üç tipi vardır. Eski olanı makbuldür.

Peynir, sert, yağlı, tuzlu ve bol gözeneklidir. Bu nedenle peynir oldukça dayanıklıdır.


BALKANLARDAN GÖÇ EDENLER TÜRK MÜ?

Karamanoğlu Beyliği Yörük Türkleridir. Moğollar 1222 yılında Orta Asya da Özbekistan ve Türkmenistan’ı işgal etmişti. Anadolu'da ise o zaman Büyük Selçuklu Devleti bulunuyordu. Oğuzların avşar boyuna ait olan Karamanoğlu Beyliği 1228 yılında Moğol baskısından dolayı Anadolu'ya göç etmişler. Karamanoğlu Beyi Hacı Bektaşi Veli’nin müritlerindendir. Nuri Sofi Anadolu'ya ulaşınca Büyük Selçuklu Beyi Alaattin Keykubat Karamanoğlu Beyliğini Karaman ilinin Toros dağlarının içinde bulunan Ermenek ilçesine yerleştirmiş. 1242 yılında vahşi Moğollar Anadolu'ya ulaşmış ve Büyük Selçuklu Devleti’ni savaşta yenip zayıf hale getirmiş. Selçuklu Devleti zayıflayınca Anadolu’daki Türkler beylikler haline dönüşmüş. 

Bu beyliklerden bazıları;

1. Karamanoğlu Beyliği

2. Kadir Burhanettin Beyliği

3. Eşrefoğulları Beyliği

4. Aydınoğulları Beyliği

5. İnançoğulları Beyliği

6. Alaiye Beyliği

7. Tacettinoğulları Beyliği

8. Çobanoğulları Beyliği

9. Dulkadiroğlu Beyliği

10. Ramazanoğulları Beyliğidir.

Osmanlı Beyliği 1289 – 1300 yıllarında Eskişehir Söğüt'te kurulmuştur. Selçuklu Devleti 1300 yılında çöktü. Osmanlılar batıda Bizans toprağı olan Bilecik, Bursa'yı alarak batıda ilerlemeye devam etti. Daha sonra geriye dönerek Anadolu’daki Karamanoğlu Beyliği dışındaki Beylikleri teker teker idaresi içine alarak Anadolu'da dirliği ve birliği sağlamıştır.

Osmanlı Devleti, Anadolu’da Balkanlarda savaşırken söz verdiği halde sorunlar çıkardığı için, kuvvetli beylik olan Karamanoğlu Beyliğini topraklarına katmak için çeşitli mücadeleler vermiştir. 1277 yılında Karamanoğlu Beyliği Moğollar ve Selçuklular savaş yaparak onları yenmiştir. Karamanoğlu Beyliği Konya'yı alarak Türkçenin Anadolu'ya yerleşmesine neden olmuştur.

Çünkü o yıllarda Anadolu'da farklı diller konuşuluyordu, Karamanoğlu Beyi Mehmet Bey Konya'yı aldıktan sonra Anadolu'da Türkçeden başka dil konuşulmayacak diye emir yayınlamıştır. Osmanlılar 1374 yılında Balkanlara ulaşmış ve Fatih Sultan Mehmet’in 1453 yılında İstanbul'u almasıyla çok güçlenmiştir.

Fatih Sultan Mehmet Anadolu'da bulunan Karamanoğlu Beyliğiyle 1466 savaş yaparak yenmiş ve idaresine almıştır. Böylelikle Anadolu'da Türk birliği sağlanmıştır.

Fatih Sultan Mehmet oğlu Cem Sultanı Karamana yollayarak 1466-1486 Karamanoğlu Beyliğinin başına geçmiştir. 20 yıl içerisinde Karamanoğlu Beyliğinin isyanlarını önlemek için Karamanoğlu Beyliği halkını Balkanlara göç ettirmişler ve yerleştirmişlerdir.

Bugünkü Makedonya, Bulgaristan ve Yunanistan. Böylelikle Balkanlar Türk yurdu olmuştur.

Devletimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk Karamanoğlu Yörük Türklerindendir. Dedesi Hafız Ahmet Efendi Karamanoğlu Beyliğinden Yunanistan'ın Manastır vilayeti Kocacık Nahiyesine yerleşen Yörük Türklerindendir.

Annesi ise Aydınoğulları Yörük Türklerindendir. 1878 yılında Osmanlı İmparatorluğu Ruslarla savaş yapmış, Plevne savaşın komutanı Gazi Osman Paşa bu savaşta galip durumundayken; İstanbul da Sarayda ihtilal yapılmış ve Padişah Abdülaziz tahtan indirilmiştir.

Bu kargaşadan dolayı Gazi Osman Paşaya yiyecek ve cephane yeterince ulaşamamıştır ve Gazi Osman Paşa yenilmiştir. Ruslar, Bulgar milisleri birlikte İstanbul Yeşilköy'e kadar ulaşmıştır.

Rus ordusunun önünde 1 milyon iki yüz bin Türk İstanbul’a ulaşmak için göç etmiştir. Göç eden dört yüz bin Türk yollarda soğuktan ve açlıktan ölmüştür. Berlin antlaşmasıyla Ruslar geri çekilmiş ve Bulgaristan’ın yarısına muhtariyet verilmiştir, Dış işleri Osmanlı tarafından iç işleri ise Bulgarlar tarafından yürütülecektir. 1902’ye kadar göç ve Türk direnişi devam etti. 1912-1914 Balkan Savaşlarında İttihat ve Terakki Partisi idaresindeki Osmanlı İmparatorluğu Balkanları tamamen kaybetmiştir. Balkanlarda milyonlarca Türk kalmıştır. Cumhuriyet döneminde 1926 Yılında Mübadele Olmuş ve Yunanistan ve Balkanlardan Türk Halkıyla Gayri Müslümler Değiştirilmiş daha sonraki yıllarda devam etmiştir.1938,1950,1968,1979,1989 yılları arasında bir milyon Türk Anadolu’ya gelmiştir. Halen milyonlarca Türk Balkanlarda yaşamaktadır. Balkan Türklerinin kökeni Karamanoğlu Beyliğinin Yörük Türkleridir.

BALKANLARDAN GÖÇ EDENLER TÜRK MÜ?

Balkanlarda Türk Yerleşimlerini Gösteren Harita



Sındırgılı Cengiz Ünder Tarihe Adını Altın Harflerle Yazdırdı!

14 Temmuz 1997 tarihinde Balıkesir'in Sındırgı İlçesi'nde doğan ve futbol kariyerinde birçok Avrupa kulüplerinde de yer alan Cengiz Ünder, Fener- bahçe formasıyla tarihe geçti.

İstanbulspor deplasmanında 5-1 kazanan Fenerbahçe'nin 4 golüne imzasını atarak resital sunan Balıkesirli Ünder, 2009 yılından bu yana ligde bir maçta 4 gol atan ilk Türk futbolcu oldu. Attığı 4 gole değerlendirmede bulunan Cengiz Ünder, "Kariyerimde ilk defa hattrick yaptım. Fenerbahçe formasıyla nasip oldu. İyi çalışıyorum, karşılığını sahada aldım, 4 gol attım. Performansımdan dolayı çok mutluyum" dedi. Cengiz Ünder'in performansı sosyal medyada paylaşım yağmuruna tutuldu.

Sındırgılı Cengiz Ünder Kimdir?

Cengiz Ünder, 14 Temmuz 1997’de Sındırgı, Balıkesir’de doğmuş olan Türk millî futbolcudur. Kanat mevkiinde oynayan Ünder, şu anda Süper Lig takımlarından Fenerbahçe’de forma giymektedir.

Cengiz Ünder'in Kulüp Kariyeri:

  • 2007-2013 yılları arasında Bucaspor akademisinde forma giydi.
  • 2014 yılında Altınordu’nun A takımına alındı ve 2016’ya kadar bu takımda oynadı.
  • 2016-2017 sezonunda İstanbul Başakşehir’e transfer oldu.
  • 2017-2022 yılları arasında Roma’da oynadı.
  • 2020-2021 sezonunda Leicester City’ye, 2021-2022 sezonunda ise Marsilya’ya kiralık olarak gitti.
  • 2022-2023 sezonunda Marsilya’da oynadıktan sonra 2023 yılında Fenerbahçe’ye transfer oldu.

Cengiz Ünder'in Millî Takım Kariyeri:

  • 2014-2015 yıllarında Türkiye U-18, 2015-2016 yıllarında Türkiye U-19 ve 2016 yılında Türkiye U-21 takımlarında oynadı.
  • 2016 yılından itibaren Türkiye A Millî Takımı’nda forma giymektedir.

Cengiz Ünder, futbol kariyeri boyunca çeşitli takımlarda önemli başarılara imza atmış bir futbolcudur.


Balıkesir İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Yapay Zekasını Çalıştırdı

 Balıkesir İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Balıkesir’in doğal ve kültürel güzelliklerini kelimelerle tanımlayarak, yapay zekanın bu kelimeleri resme çevirmesini isteyerek görseller oluşturdu. Bu görsellerin sosyal medya hesabında paylaşıldığı belirtildi. 

Yaptığı paylaşımda;

 "Herkese Merhaba!

Çok sevilen Yapay Zeka çalışmalarımıza tam gaz devam ettik. Ve bugün Balıkesir’imizin ilçelerinin devamını sizler için derledik 🤖🖼️🎨"

Yapay zeka ile görsel oluşturmak, 

kelimeleri resme dönüştürmek anlamına gelir. Bu, bir metin açıklaması vererek, yapay zekanın bu açıklamaya uygun bir görsel üretmesi demektir. Yapay zeka ile görsel oluşturmak için çeşitli ücretli veya basit düzey araçlar ve uygulamalar bulunmaktadır.

Daha önceki paylaşımda; https://www.sindirgi.net/2024/01/yapay-zeka-ile-balikesir-cizildi.html

Balıkesir, Ayvalık, Bandırma, Burhaniye, Edremit, Erdek, Gönen, Marmara Adası, Sındırgı ilçelerinin yapay zeka görselleri oluşturulmuştu.

Bu paylaşımda ise, Balya, Bigadiç, Dursunbey, Gömeç, Havran, İvrindi, Kepsut, Manyas, Savaştepe, Susurluk

ilçelerinin görselleri yapay zeka ile oluşturulmuş. Beğeninize sunuyoruz Yorumlarınızı bekliyoruz :)

Balya

Bigadiç

Dursunbey

Gömeç

Havran

İvrindi

Kepsut

Manyas

Savaştepe

Susurluk


Ulus Dağı’na Yılın İlk Karı Yağdı

Balıkesir’in Sındırgı, Bigadiç ilçe sınırlarında yer alan Ulus Dağın'a mevsimin ilk karı düştü.
Havaların aniden soğumasıyla birlikte Sındırgı ve Bigadiç ilçesindeki Ulus Dağı’na mevsimin ilk karı düştü.
Ortaya ise kartpostallık görüntüler çıktı. Yüksek kesimlere karın düşmesiyle birlikte ortaya muhteşem görüntüler çıktı. Sındırgı.net olarak da bize fotoğraflamak düştü..

Kar severlerin ve fotoğrafçıların ilgi odağı olan Ulus Dağı güzel görüntüler oluşturdu.

Foto: Ulus Dağı - sindirgi.net

Foto: Ulus Dağı - sindirgi.net

Foto: Ulus Dağı - sindirgi.net

Foto: Ulus Dağı - sindirgi.net

Foto: Ulus Dağı - sindirgi.net


10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü

Sindirgi.net olarak,

Doğru ve ilkeli habercilik anlayışıyla her türlü koşulda özveriyle görev yapan basın çalışanlarımızın ‘10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü tebrik ediyor, sağlık ve başarılar diliyoruz.

10 Ocak Gazeteciler Günü Nasıl Ortaya Çıktı?


10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü, 1961 yılında gazetecilerin elde ettiği önemli hakları kabul etmeyen medya patronlarının gazete basmayacağını açıklaması ve basın emekçilerinin bu açıklamaya meydan okuması sonucu ortaya çıkmıştır. Bu olay, “Dokuz Patron Olayı” olarak basın tarihine geçmiştir. Patronların boykotuna karşı gazeteciler, “Basın Gazetesi” adlı bir gazete yayımlayarak meslektaşlarının haklarını savunmuşlardır. 10 Ocak, önce “Çalışan Gazeteciler Bayramı” olarak kutlanmaya başlamış, daha sonra 1971 yılındaki askeri müdahale sonrası “Çalışan Gazeteciler Günü” olarak değiştirilmiştir.

Bu önemli günün anlam ve önemini belirtmek için size bir şiir yazdım. 

Gazeteci Şiiri

Gazeteci, haber peşinde koşan

Gerçeği arayan, yazan, söyleyen

Bazen sevinen, bazen üzülen

Ama asla pes etmeyen Gazeteci..


Gazeteci, toplumun gözü kulağı

Haksızlığa karşı durur yüreği

Bazen yalnız, bazen kalabalığı

Ama asla susmayan dilli Gazeteci..


Gazeteci, mesleğine aşık olan

Emeğini veren, alın teri

Bazen ödüllü, bazen yeri

Ama asla vazgeçmeyen Gazeteci..




Tüm Hakları Saklıdır © 2014 Sındırgı.net | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Sındırgı için ile..