Sındırgı

haber etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
haber etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Girişimcilik Ruhumuz Ne Kadar Güçlü?

Değerli okurlar,
Bugün sizlerle girişimcilik ve sosyal projeler üzerine sohbet etmek istiyorum. Ülkemizin dört bir yanında gerek kalkınma ajansları, gerek sivil toplum kuruluşları için açılan proje çağrıları, girişimciler için adeta birer ışık kaynağı. Bu proje çağrıları sadece bireylerin değil, bölgelerin de kaderini değiştirecek güce sahip.

Geçtiğimiz günlerde SMART Proje Akademisi’nin sahibi, deneyimli proje uzmanı Ramazan Kırmızı Bey ile sohbet etme fırsatım oldu. Kendisi, proje desteklerinin sadece finansal bir yardım olmadığını, aynı zamanda toplumsal kalkınma için bir vizyon sunduğunu söyledi. "Her bir destek çağrısı, bir bölgenin geleceğine yapılacak stratejik bir yatırımdır," dedi. Bence bu söz, girişimcilik desteklerinin ne kadar önemli olduğunu net bir şekilde anlatıyor. Ayrıca SMART Proje Akademisi olarak "Siz hayal edin, biz gerçekleştirelim" şeklinde de projelerde birlikte çalışabileceğini dile getiriyor.

Destek Mekanizmalarının Önemi

Kalkınma Ajansları, TÜBİTAK, KOSGEB ve Avrupa Birliği gibi kurumların sunduğu destekler, sadece girişimciler için değil, hepimiz için büyük bir fırsat. Bu destekler, projelerin hayata geçmesi için bir başlangıç noktası oluştururken, aynı zamanda toplumsal fayda yaratma yolunda önemli bir adım.

Mesela Güney Marmara Kalkınma Ajansı’nın düzenlediği Sürdürülebilir Enerji Fikir Maratonu, girişimcilerin yenilikçi enerji çözümleri geliştirmesi için güzel bir platform sunuyor. Hem bölgesel kalkınma sağlanıyor hem de çevresel farkındalık artıyor. Diğer yandan TÜBİTAK’ın Yapay Zekâ Ekosistem 2024 Çağrısı gibi destekler de girişimcilerin teknolojiyi kullanarak projelerini bir üst seviyeye taşımasına yardımcı oluyor.

Girişimcilik ve Sosyal Yatırımlar: Birlikte Daha Güçlü

Ramazan Bey’in dikkat çektiği bir başka önemli nokta da, bu desteklerin sadece bireysel projeleri değil, topluma fayda sağlayan girişimleri de desteklediği. Özellikle yeşil dönüşüm, dijitalleşme ve sürdürülebilir kalkınma gibi alanlarda yapılan çalışmalar, toplumun geneline dokunan sonuçlar doğuruyor.

UNESCO’nun Sürdürülebilir Kalkınma için Uluslararası Bilimler On Yılı girişimi ya da Avrupa Birliği’nin İklim Değişikliği Hibe Programı gibi projeler, girişimcilerin dünya standartlarında işler yapmasına imkân tanıyor. Böylece girişimcilik ekosistemimiz büyüyor, gençler de bu alana ilgi duymaya başlıyor.

Bir Destekten Faydalanmak İçin Küçük İpuçları

Sevgili okurlar, desteklerden yararlanmak isteyen girişimciler için birkaç önerim var:

  1. Özgün bir fikriniz olsun: İster büyük ister küçük olsun, projenizin kendine has bir yönü mutlaka olmalı.
  2. Çevrenizi gözlemleyin: Bulunduğunuz bölgenin ihtiyaçlarını anlamadan etkili bir proje üretmek zor. Bölgenize gerçekten fayda sağlayacak bir fikirle yola çıkın.
  3. Projelerinizi net anlatın: Başvuru sürecinde, fikrinizi açık ve anlaşılır bir şekilde anlatmak çok önemli. Jüri ya da değerlendirici, neyi hedeflediğinizi hemen anlamalı.
  4. Bilirkişilere danışın: Eğer bir fikriniz varsa ama nasıl geliştireceğinizi bilemiyorsanız, SMART Proje Akademisi gibi alanında uzman kişilerden destek almak işinizi kolaylaştırabilir.

Sonuç: Hep Birlikte Daha Güzel Günlere

Sevgili dostlar, girişimcilik ve sosyal projeler sadece bireysel başarıları değil, toplumsal kalkınmayı da beraberinde getiriyor. Türkiye, bu anlamda sunduğu fırsatlarla gerçekten çok zengin bir ülke. Önemli olan, bu fırsatları değerlendirecek cesareti ve azmi göstermek.

Ramazan Kırmızı Bey’in dediği gibi, her destek çağrısı bir bölgenin geleceğine yapılan yatırımdır. Bizlere düşen görev ise bu fırsatları değerlendirmek ve hem kendimize hem de çevremize katkı sağlamak. Unutmayalım, hepimizin başarısı, hepimizin geleceği!

2024 Aralık ayı için açık olan proje çağrıları ve detaylı bilgilere ulaşmak için güncel fırsatları takip edebileceğiniz resmi web sitesini ziyaret edebilirsiniz:

 https://www.projeakademisi.com/2024/12/aralik-2024-acik-hibe-ve-destekler.html

Sevgiyle kalın,
Süleyman Çetin



Yediğimiz Her Şey Karakterimizi Şekillendiriyor

 

Yediklerimiz Bizi Biz Yapar: Hipokrat ve İbn Haldun’dan Günümüze Bir Uyarı

Günlük yaşamda beslenmenin sadece beden sağlığına etkilerini düşünüyoruz; oysa tükettiğimiz her lokma, sadece bedenimizi değil, ruh halimizi, düşünce yapımızı ve sosyal ilişkilerimizi de derinden etkiliyor. Eski çağlardan bu yana beslenme ve insan karakteri arasında bir bağ olduğu düşünülmüş ve bu konuda farklı medeniyetlerden birçok bilge kişi önemli görüşler dile getirmiştir. Milattan önce beşinci yüzyılda yaşamış olan ünlü hekim Hipokrat, “Ne yersen o’sun” sözüyle beslenmenin fiziksel sağlığın ötesine geçerek ruhsal durumu da şekillendirdiğine dikkat çeker. Yani yediklerimizin yalnızca kilomuzu değil, aynı zamanda ruh halimizi, bakış açımızı ve sosyal ilişkilerimizi de etkilediğini vurgulamış olur.

Hipokrat gibi, on dördüncü yüzyıl İslam dünyasında ise İbn Haldun beslenmenin insan mizacı, ahlakı ve dini yaşantısı üzerinde büyük bir etkisi olduğuna inanmıştır. Ünlü eseri Mukaddime’de İbn Haldun, insanların yaşadıkları coğrafya ve yedikleri gıdaların onların kişiliğini ve davranışlarını şekillendirdiğini savunur. Ona göre, sade ve doğal bir beslenme tarzı kişiyi daha sağlıklı ve ruhen daha dingin hale getirir. Lüks ve aşırılıktan uzak bir yaşam sürdürenlerin, manevi değerlere ve ahlaki ilkelere daha bağlı kaldığını ifade eder. Bu görüşe göre, aşırı beslenme ve lüks içinde yaşayan kişiler daha tembel, kaygılı ve ruhsal olarak kırılgan hale gelirken; sade bir beslenme ve doğal yiyeceklerle beslenen bireyler fiziksel olarak daha güçlü, ruhen ise daha dingin olur. İbn Haldun’un bu görüşleri, bize yediğimiz gıdaların bedensel sağlığımız kadar ruhsal sağlığımız ve karakter yapımız üzerinde de bir etkisi olduğunu gösterir.

Bu kadim bilgelerin uyarılarını bir kenara bırakıp, modern çağda beslenmenin yalnızca lezzet ve hızlı doyum arayışına odaklanan insanlık, zaman zaman bu tercihlerinin bedelini ağır ödüyor. Geçtiğimiz aylarda, Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından yayınlanan bir liste, tüketici güvenliği açısından ciddi bir uyarı niteliği taşıyordu. Bu listede, et ürünlerinde tağşiş yapıldığı, yani etlerin içerisine domuz, at ve eşek eti karıştırıldığının tespit edildiği belirtildi. Hem insan sağlığı hem de etik açıdan ciddi sorun teşkil eden bu durum, birçok tanınmış markayı da içine aldı ve oldukça ses getirdi. Ünlü köfteci markalarından biri olan Köfteci Yusuf’un da listede yer alması kamuoyunda büyük yankı uyandırdı ve konu sosyal medyada geniş bir tartışmaya yol açtı.

Bakanlık tarafından yayınlanan bu liste toplumda farklı tepkilere neden oldu; bazı insanlar, markaların verdiği güvencelere dayanarak bu tür bir ihlalin mümkün olmadığına inanmak istemedi. Ancak, devletin resmi incelemeleri sonucunda hazırlanan ve yayınlanan bir listede bu bilgilerin yer alması, olayın ciddiyetini göz ardı etmeyi zorlaştırıyor. Bu tür skandallar, tüketicilere "BİLİNDİK MARKA ALGISINA GÜVENMEK" yerine, bizzat kendilerinin kestikleri etleri ya da helal - güvenilir kaynaklardan temin edilen ürünleri tüketmenin önemini hatırlatıyor. Ne yazık ki, marketlerde kolayca bulunabilen her ürün, sağlıklı ve güvenli bir seçenek olmayabiliyor. Bu olay, her yerde her şeyin yenmeyeceği gerçeğini bir kez daha gözler önüne seriyor.

Toplum olarak sağlığımızı korumak ve geleceğe daha sağlıklı bir nesil yetiştirmek istiyorsak, tükettiğimiz gıdaların içeriğine dikkat etmek zorundayız. Hem Hipokrat’ın hem de İbn Haldun’un yüzyıllar önce dile getirdiği gibi, beslenme yalnızca fiziksel bir gereksinim değil; aynı zamanda ahlakımızı, düşünce yapımızı, hatta dini yaşantımızı etkileyen köklü bir olgu. Bu yüzden tükettiğimiz gıdaları yalnızca karın doyurma aracı olarak değil, bizi şekillendiren temel yapı taşları olarak değerlendirmeliyiz. Sağlığımızı korumak adına dengeli, doğal ve güvenilir kaynaklardan beslenmeyi bir öncelik haline getirmek, uzun vadede hem bedenimize hem de ruhumuza yatırım yapmak demektir.


Süleyman Çetin 11.11.24




Hobilerle Hem Eğlenin Hem Gelişin!

Hayatın hızlı akışı içinde kendimize zaman ayırmak, bir nevi lüks haline geldi. Peki, bu zamanı nasıl değerlendirmeliyiz ki hem keyif alalım hem de kendimizi geliştirmiş olalım? İşte size, hayatınıza renk katacak dört farklı hobi önerisi:


Para Kazandıran Tutku: Hobilerin sadece keyif vermesi gerekmiyor, aynı zamanda ek gelir kaynağı da olabilir. Örneğin, seramik ve çömlekçilik ile el becerilerinizi geliştirebilir, ürettiğiniz ürünleri online platformlarda satabilirsiniz. Karikatür çizme yeteneğinizi kullanarak da yaratıcı çalışmalar yapabilir, bu alanda ilerleyerek çeşitli projelerde yer alabilirsiniz. Bu tür hobiler, zamanla tutkunuz haline gelip size hem manevi hem de maddi kazanç sağlayabilir.


Forma Girmek İçin Hareket: Sağlıklı bir yaşam için düzenli spor yapmak şart. Sporu bir yük olarak görmek yerine keyifli bir aktiviteye dönüştürebilirsiniz. Örneğin, yürüyüş yapmak ve yüzmek gibi aktiviteler, hem fiziksel sağlığınızı korumanıza yardımcı olur hem de doğayla iç içe vakit geçirerek ruhunuzu dinlendirir. Spor yaparken aynı zamanda stresten uzaklaşarak kendinizi yenilemiş hissedeceksiniz.


Üretkenliği Artıran Hobiler: Üretkenliği artırmak ve zihni sürekli aktif tutmak için üretici hobilere yönelmek önemlidir. Doğa gezilerine çıkarak fotoğrafçılıkla ilgilenebilir, gözlemlerinizi fotoğraflayarak çevrenize farklı açılardan bakmayı öğrenebilirsiniz. Bu sayede hem yeni beceriler edinir hem de kişisel gelişiminize katkıda bulunursunuz.


Mutluluk İçin Hobi: Hayatın koşturmacasında unuttuğumuz en önemli şeylerden biri, kendimiz için keyifli vakitler yaratmak. Yüzmek, doğada yürüyüş yapmak, yeni yerler keşfetmek ya da sadece bir kitap okuyarak rahatlamak bile yaşam kalitenizi artırabilir. Hobiler, size mutluluk getirerek stresten uzaklaşmanıza ve enerji depolamanıza yardımcı olur.


Unutmayın, hobilerimiz sadece boş zamanlarımızı değerlendirmenin bir yolu değil, aynı zamanda kendimizi tanımamız ve geliştirmemiz için bir fırsattır. Hayatınıza yeni bir hobi katmak için hiç vakit kaybetmeyin. Belki de yeni bir tutku sizi bekliyor!


Süleyman ÇETİN

sindirgi.net | Sındırgı İnternet Gazetesi



Bosna Piramitlerinin Gizemi: Bilimsel Bir Değerlendirme

Bosna'daki piramit kazılarında ortaya çıkan en çarpıcı bulgulardan biri, tünellerde hiçbir böcek veya kemirgen izine rastlanmamasıdır. Binlerce yıl boyunca bu bölgenin canlılar tarafından terk edilmiş olması, araştırmacıları derin düşüncelere sevk etmiştir.


Araştırmacı Semir Osmanagić'e göre, bu durumun anahtarı tünellerdeki megalitik levhalarda yatmaktadır. Kil tabakasıyla kaplı bu levhalar, insan yapımı olduğunun bir göstergesi olarak kabul edilmektedir. Özellikle "tava" adı verilen megalit, üzerindeki tuhaf girinti ve altındaki su akışı ile dikkat çekmektedir. Osmanagić'e göre, bu megalit eskiden bir kuvars kristali taşımaktaydı ve yeraltı suyu akışının yönü, kristalin buraya kasıtlı olarak yerleştirildiğini düşündürmektedir.


Yapılan ölçümler, megalitlerin belirli frekanslarda elektromanyetik radyasyon yaydığını ortaya koymuştur. Bu radyasyon, antik çağlarda kuvars kristali tarafından güçlendirilerek piramidin içindeki tünellerde yayılmış ve "piezoelektrik etki" adı verilen bir olguyu tetiklemiştir. Bu etki, ultrasonik dalgaların oluşmasına neden olmuş ve hayvanların bu bölgeden uzak durmasına yol açmıştır.


Öte yandan, bu frekanslar insanlar için faydalı bulunmuştur. Özellikle 7,83 hertz frekansı olarak bilinen Schumann rezonansı, Dünya'nın doğal bir elektromanyetik alanı olarak kabul edilir ve canlıların biyolojik süreçlerini etkileyebilir. Osmanagić, Bosna piramidinin bu rezonansı güçlendirerek iyileştirici bir enerji merkezi olarak kullanıldığını öne sürmektedir.


Özetle, Bosna piramitlerindeki bulgular, antik insanların gelişmiş bir teknolojiye sahip olabileceği ve bu teknolojiyi enerji üretmek ve çevrelerini etkilemek için kullanabileceği yönündeki teorileri desteklemektedir. Ancak bu iddialar, bilim dünyasında hala tartışmalı olup daha fazla araştırmaya ihtiyaç duyulmaktadır.



Doğanın Öğrettiği Sevgi: Yörüklerin Hayvanlarla Yaşam Sanatı

 Yörüklerin Hayvanlara Karşı Şefkati ve Saygısı: Doğa ile İç İçe Yaşamın Bir Yansıması

Yörükler, Anadolu’nun en eski göçebe halklarından biri olarak, hayvanlarla ve doğayla kurdukları derin ilişkileriyle tanınırlar. Yüzyıllardır süren bu yaşam tarzı, onları doğanın ritimlerine ve hayvanların ihtiyaçlarına duyarlı hale getirmiştir. Hayvanlar, Yörükler için yalnızca bir gelir kaynağı değil, yaşamın ayrılmaz parçaları ve kutsal emanetler olarak kabul edilir. Bu nedenle, onlara gösterilen şefkat ve saygı derin bir kültürel ve ahlaki anlayıştan beslenmektedir.


Hayvanlarla Paylaşılan Yaşam

Yörüklerin hayatında hayvanlar sadece ekonomik değer taşıyan varlıklar değil, aynı zamanda yol arkadaşları ve aile bireyleri gibidir. Keçiler, koyunlar ve develer, onların göçebe yaşamını sürdürebilmesi için vazgeçilmezdir. Yörükler hayvanlarını besler, onları korur ve ihtiyaçlarını karşılayarak hayatlarını onlarla birlikte şekillendirirler.


Keçilere Gösterilen İlgi: Keçiler, Yörükler için yalnızca ekonomik bir değer sunmazlar; onların doğa ile olan ilişkilerini de derinleştirir. Keçilerin davranışlarına göre doğanın dengesi hakkında bilgi edinir ve bu canlılara büyük bir özen gösterirler. Sürüleri otlatırken en iyi otlakları bulmaya çalışır, hava koşullarına göre sürülerini korur ve güvende tutarlar.


Develerle Kurulan Bağ: Göçlerde develer, sadece yük taşıyan hayvanlar değil, zorlu yolculukların sessiz ortaklarıdır. Yörükler develerine büyük özen gösterir; yolculuk sırasında ihtiyaçlarına dikkat eder, zorlandıklarında durup onlara gerekli bakımı sağlarlar. Deve hastalandığında yolculuğa ara vererek onu iyileştirirler.


Şefkatin ve Saygının Kültürel Kökleri

Yörüklerin hayvanlara gösterdikleri bu özen ve saygının temelinde, kültürel ve dini inançlar yer alır. Yörükler, doğayı ve hayvanları Tanrı’nın emaneti olarak kabul ederler. Bu inanç, doğaya ve hayvanlara saygı göstermeyi bir yükümlülük haline getirir. Onlar için hayvanlara kötü davranmak ahlaki bir yanlış olduğu kadar, dini bir sorumluluğun ihlali olarak da görülür.


İsraf Etmeme ve Hayvan Haklarına Saygı: Yörükler, hayvanlardan elde ettikleri ürünleri israf etmeden kullanırlar. Yalnızca ihtiyaçları kadarını alır, geri kalanını doğanın döngüsüne bırakırlar. Hayvanlarının sağlığını korumak için ellerinden geleni yapar ve onların doğal yaşamlarına saygı gösterirler.


Hayvanların Emeğine Değer Verme: Yörükler, hayvanlarının emeğini kutsal kabul ederler. Hayvanlar yalnızca ekonomik fayda için kullanılmaz, aynı zamanda onların refahı da gözetilir. Doğum yapan hayvanlar özel bir bakıma alınır, zayıf düşenler dinlendirilir ve doğal döngülerine saygı gösterilir.


Hayvanların Yörükler İçin Manevi Önemi

Yörükler, hayvanlarına duydukları sevgiyi ve saygıyı geleneklerine ve masallarına yansıtırlar. Çobanların sürüleriyle olan duygusal bağları, onlara isim vermeleri ve onlarla konuşmaları, bu hayvanların Yörük kültüründe sadece mal değil, yaşamın manevi bir parçası olduğunu gösterir. Yörükler için hayvanlar dost, yoldaş ve yaşamlarının vazgeçilmezidir.


Sonuç olarak, yörüklerin hayvanlara karşı gösterdiği şefkat ve saygı, onların doğayla kurdukları derin ve anlamlı ilişkinin bir göstergesidir. Hayvanlar, Yörüklerin hayatında sadece geçim kaynağı değil, aynı zamanda kültürel ve manevi anlamları olan varlıklardır. Bu gelenek, doğaya ve hayvanlara olan sorumluluğu derinden hissetmeleri ve sürdürülebilir yaşam anlayışları ile günümüze de önemli dersler vermektedir.



Tasavvufun Ellerinde Zikirlerle Yoğrulan Çömlek Sanatı

Sındırgı Bardakhanelerinde Manevi Bir Yaklaşımla Zikir Dolu Çömlek Üretimi

Sındırgı'da yer alan geleneksel bardakhanelerde, asırlardır süregelen manevi bir ritüelle çömlek üretimi yapılmaktadır. Bu ritüel, zikirler eşliğinde topraktan başlayıp, son ürünün elhamdülillah denilerek tamamlanmasına kadar devam eden derin bir tasavvufî süreci barındırır.


Çömlek Ustalarının Tasavvufi Yapısı

Öncelikle, çömlek ustalarının karakter yapısı genellikle sabırlı ve dikkatli olmalarıyla öne çıkar. Ayrıca, Sındırgı'daki Kur'an kurslarında belli bir seviyede eğitim görmüş olmaları da dikkat çekicidir. Bu sebeplerle, çömlek ustalarının tasavvufi bir bakış açısına sahip oldukları söylenebilir. Toprağın hazırlanma aşaması, her ürünün ruhunun adeta mayalandığı ilk adımdır. Bu aşamada kullanılan toprak, 40 gün boyunca suda dinlendirilir ve arındırılır. Bu bekleme süreci, toprağın ruhani temizliğine ve olgunlaşmasına katkıda bulunur. 40 gün sonunda, zikirlerle yoğrulan toprak besmeleyle çarka yerleştirilir. Çarkta şekil verilen toprak, ya Hayy zikri eşliğinde bir ruha bürünür ve anlam kazanmaya başlar.


Şekillendirme ve Kuruma Süreci

Şekillendirme işleminin ardından ürünler, doğal ortamda 7 gün boyunca kurumaya bırakılır. Bu süreçte, ürünlerin içsel olgunlaşması tamamlanır ve adeta çömleğin ruhu pekişir. Kuruyan ürünler, fırınlama aşaması için dikkatlice hazırlanır. Fırına yerleştirilen çömlekler, odun atışları ile adeta cehennem sıcağında pişirilir. Cehennem düşünülerek tevbe-i istiğfar getirilir. Her odun atışı sırasında, tesbih duaları edilerek pişirme işlemi kutsal bir ayine dönüşür. "Sübhânallâhi ve’lhamdülillâhi ve lâ ilâhe illallâhu vallâhu ekber vela havle vela kuvvete illa billah" zikri, çömleklerin ruhani gücünü artırmak için sürekli olarak tekrarlanır. Fırında geçen her gece, sabaha kadar devam eden zikirlerle doludur; odun atma işlemi ve dualar eşliğinde çömlekler adeta birer ruh taşıyıcısına dönüşür.


Soğuma Süreci ve Tesbih Namazı

Fırınlama işleminin tamamlanmasının ardından, soğuma süreci başlar. Soğuma süreci boyunca tesbih namazı kılınarak, Allah'a şükürler sunulur. Çömleklerin fırından çıkarıldığı an, her bir sağlam ve çatlamamış ürün için elhamdülillah denir. Bu süreç, yalnızca fiziksel bir üretim değil, aynı zamanda manevi bir teslimiyetin ve şükrün ifadesidir.


Son Aşama: Zikirle Şifa Niyeti

Son aşamada, üretilen çömleklerin ruhani etkisi, onlardan su içenlere şifa olması duasıyla tamamlanır. Testilerin içinde biriken toz ve sıcak havanın dışarı çıkması için ise Hu zikri yapılır. Bu aşamada, zikir eşliğinde testiler üflenerek içlerinde biriken enerji dışarı salınır. İşte "püf noktası" deyimi de buradan gelir. İçeride sıcak olan testinin aniden dışarıdaki soğukla karşılaşarak çatlamaması için hem fiziksel hem de ruhani bir tedbir alınmış olur.


Sonuç olarak, bu yazı Sındırgı bardakhanelerinde uygulanan geleneksel ve manevi çömlek üretim sürecini ele almakta ve bu sürecin zikirlerle dolu derinlikli yapısını incelemektedir. Çömlek üretimi, sadece bir sanat değil, aynı zamanda ibadet ve şifa kaynağı olarak görülmektedir. Bu süreçte kullanılan her bir ritüel, çömleklerin hem fiziksel hem de manevi değerini artırmaktadır. Özellikle testilerin şifa niyetiyle yapılması ve zikirlerle desteklenmesi, bu el yapımı ürünlerin sıradan birer eşya olmaktan çok daha öteye geçtiğini göstermektedir.



Tarihe Geçen Zaferin 102. Yılı: Sındırgı’nın Kurtuluş Bayramı!

 Sındırgı'nın Düşman İşgalinden Kurtuluşu Kutlu Olsun!


Sındırgı, düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümünü büyük bir coşkuyla kutlamaya hazırlanıyor. 2 Eylül 2024 Pazartesi ve 3 Eylül 2024 Salı günlerinde düzenlenecek olan etkinliklerde, hem tarihi anılar tazelenecek hem de milli birlik ve beraberlik ruhu yeniden canlandırılacak.


2 Eylül 2024 Pazartesi:

12.00 - İbrahim Ethem Akıncı Kabri Ziyareti

12.30 - Makbule Efe Kabri Ziyareti

3 Eylül 2024 Salı:

10.45 - Çelenk Töreni (Hükümet Konağı)

10.55 - Kortej Yürüyüşü (Hükümet Konağı'ndan Cumhuriyet Meydanı'na)

11.00 - Kutlama Töreni (Cumhuriyet Meydanı)

Sındırgı'nın kurtuluşu anısına düzenlenen bu anlamlı etkinliklere tüm halkımız davetlidir. Bu önemli gün, tarihimize sahip çıkma ve milli değerlerimizi yaşatma adına bir kez daha hepimizi bir araya getiriyor.

Tüm hemşerilerimizi, bu özel günün coşkusuna ortak olmaya davet ediyoruz.



19. ULUSLARARASI SANATÇILAR BULUŞMASINDAYIZ

Sanatın Dünyadaki Ustaları 19. Kez İstanbul'da Buluşuyor

2024 yılı Uluslararası 19. Geleneksel Sanatçılar Buluşması, Pendik Belediyesi'nin organizasyonuyla 13 Eylül Cuma günü Pendik Sahil'de törenle açılacak. Sergi alanında yerli sanatçıların yanı sıra, çeşitli ülkelerden gelen ustalar da eserlerini sergileyecek ve canlı sunumlar yapacak.


13-22 Eylül tarihleri arasında devam edecek festivalde, sanatseverler el emeği göz nuru sanat eserlerini yakından inceleme ve bu sanatların yapılışını ustalarından öğrenme fırsatı bulacaklar.


Balıkesir’den katılan tek atölye olan Bilge Seramik Sanat da, birbirinden değerli çömlek ürünlerini sergileyecek. Atölye koordinatörü ve çömlek sanatçısı Muhammet Çetin, “Bu yıl ilk defa bu festivale katılacağız. Festival için çok özel ürünler hazırladık. Çömlek sanatının en eşsiz eserleri olan bu ürünler, zamanımızın kültürel mirası olarak bir gün müzelerde sergilenecek. Fincan, vazo, gramofon, bardak, tabak, kase gibi hem kullanışlı hem de dekoratif eserlerimiz standımızda yer alacak. Tüm sanatseverleri, özellikle antika meraklıları ve koleksiyoncuları standımıza bekliyoruz” dedi.


🗓 13 Eylül - 22 Eylül 2024  

📍 Pendik Sahil Meydanı  

Tüm seramik ve çömlek severleri standımıza bekliyoruz.  

İletişim: 0535 849 3150



 




İş Dünyasında Üniversite Prestiji: Gerçek Değer Nedir?

 Sevgili okurlar,

Bugün sizlere üniversite markalarının değeri ve mezuniyet sonrası iş hayatında ne kadar etkili olduğunu tartışmak istiyorum. Özellikle son yıllarda, üniversite tercihlerinde sadece “marka üniversiteler” değil, aynı zamanda daha az bilinen ve eğitim maliyeti açısından avantajlı olan üniversiteler de tercih edilmeye başlandı. Yeme içme, ulaşım ve barınma gibi eğitim masraflarının arttığı bu dönemin tercihlerde etkisi var, tabii ki. Bu durum, iş dünyasında da bir dönüşümü beraberinde getirdi.

ODTÜ, Boğaziçi gibi “marka üniversite” mezunu olmanın bir zamanlar prestijli bir unvan olduğunu kabul edelim. Ancak günümüzde, işverenler artık sadece üniversite adını değil, adayın yetkinliklerini ve deneyimini de göz önünde bulunduruyor. Van’dan mezun olmanın İTÜ’den mezun olmaktan daha az değerli olduğunu söylemek yanlış olur. Artık her üniversitede farklı alanlarda yetenekli mezunlar yetişiyor ve iş dünyasına katkı sağlıyorlar.

Şirketler artık “marka üniversite” takıntısını bıraktı. Bir adayın işe alınmasında, sadece üniversite adı yeterli görülmüyor. Hızlı değişen bilginin kolay ulaşılabilir olduğu iş dünyasında şirketler, aynı zamanda kişinin gelişime açık oluşunu, iletişim becerilerini, liderlik potansiyelini ve problem çözme yeteneğini daha da göz önünde bulunduruyor. Bu noktada, üniversitelerin sunduğu eğitim, artık yerini mezunların sahip olduğu yetkinliklere bırakmış durumda.

İş dünyasında artık sadece “marka üniversite” mezunlarına değil, yetkinlikleri ve becerileri güçlü olan her adaya eşit fırsatlar sunuluyor. Beceriyi tanımlayacak olursak, bilişsel (mantıksal, sezgisel ve yaratıcı düşünme kullanımı) ve pratik (el becerisi, teknik, malzeme, alet ve araç kullanımı) olarak tanımlanır. Beceri, bilgiyi uygulama ve teknik bilgiyi (know-how) kullanarak görevleri yerine getirme ve problemleri çözme kabiliyeti anlamına gelir. Örneğin, Temel Bilgisayar Becerileri, Takım Çalışması, Problem Çözme ve Analitik Beceriler, Etkili İletişim Becerileri, Eleştirel Düşünme, Liderlik Becerileri, Planlama ve Organizasyon Becerileri, Adaptasyon Becerileri, Dürüstlük, Mükemmellik Yükümlülüğü.

Yetkinlik ise sorumluluk alabilme ve bağımsız çalışabilme (özerklik) yönünden tanımlanır. Yetkinlik, bilgiyi, becerileri ve kişisel sosyal ve/veya yöntemsel hünerleri mesleki ve kişisel gelişimde ve çalışma veya öğrenim durumlarında kullanma olarak tanımlanan kanıtlanmış kabiliyettir. Yetkinlik, vasıf, hüner ve tutumun dinamik bir bileşimidir.

Sonuç olarak, üniversite tercihi önemlidir, ancak bu tercihin ardında yatan bölüme ilgi ve seçilen alanda kişinin becerileri ve yetkinliği daha da değerlidir.

Sevgiyle kalın, Süleyman.



Bilim ve Gözlem Tutkunları İçin Unutulmaz Anlar: TÜBİTAK Gökyüzü Gözlem Etkinliği

TÜBİTAK’ın her yaştan gökyüzü meraklısını bir araya getirdiği Gökyüzü Gözlem Etkinliği, 26. senesinde bilimle toplumu buluşturmaya devam ediyor. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın katkılarıyla TÜBİTAK koordinasyonunda, Bursa Uludağ’da 9-11 Ağustos 2024 tarihleri arasında gerçekleşecek bu etkinlik için başvurular 21-28 Temmuz 2024 tarihleri arasında alınacak. Gözlem etkinliği boyunca katılımcılar, gece-gündüz açık alanda çeşitli atölye çalışmalarına, teleskopla gözlemlere, yarışmalara ve deneylere katılabilecek. Ayrıca, uzman astronomlar ve profesyonel teleskoplar eşliğinde çıplak gözle binlerce yıldızın görülebildiği gökyüzünü gözlemleyerek yıldızlar, galaksiler ve nebulaları tanıyabilecekler. 
Etkinlik boyunca bilim insanları, öte gezegenlerden uydu teknolojilerine, ay misyonundan roket çalışmalarına ve yıldız örtülmelerine kadar farklı konularda ilginç sunumlar yapacaklar. Etkinliğe katılacaklar, Türkiye’nin dört bir yanından başvuran binlerce kişi arasından değerlendirme sistemi ve kura ile seçilecek. Gökyüzünün büyüsüne kapılmak isteyen tüm meraklıları etkinliğe bekliyoruz! Ayrıca, katılımcıların kendi kamp ekipmanlarını (çadır, uyku tulumu vb.) getirmeleri gerektiğini, alanda yemek hizmeti sağlanacağını ve ortak kullanımlı WC ve duş alanlarının kamp alanında mevcut olduğunu belirtmek isteriz.

Yer: Bursa Uludağ’da
Zaman: 9-11 Ağustos 2024
Başvurular 21- 28 Temmuz 2024 tarihleri arasında alınacaktır.
Başvuru ve detaylı bilgi için:  https://gozlem.tug.tubitak.gov.tr/
Son başvuru tarihi: 28.07.2024 Saat:23.59
 
Başvuru Koşulları

Sisteme kayıt olmadan önce aşağıda verilen tüm bilgileri dikkatlice okumanız önerilir

Başvurular 21 - 28 Temmuz 2024 tarihleri arasında alınacaktır. Etkinlik Kayıt Formunda "Bireysel" ve "Aile" olmak üzere iki adet "Katılımcı Türü" vardır. Aile başvurusu yapabilmek için "eş veya birinci/ikinci dereceden akrabalık bağı" gerekmektedir. "Aile" başvurusunda ailedeki tüm bireylerin sisteme ayrı ayrı aşağıda belirtilen kurallara göre kayıt olması gerekmektedir. Reşit olmayan çocukların başında ebeveyn/akraba bulunması gerekmektedir.

  • Bireysel katılımcılar 16 yaş veya üzerinde olmalıdır.
  • 16 yaşından küçük katılımcılar aileleri ya da 18 yaşından büyük abisi/ablası ile birlikte "Aile" seçeneğini seçerek başvuru yapmalıdır.
  • "Aile" başvurusu yapan katılımcıların en az biri 18 yaş veya üzerinde olmalıdır.
  • İlk önce "Aile Temsilcisi" sisteme kayıt yapmalıdır.
  • Ailedeki diğer bireyler de başvuru formunda katılım türünü "Aile" seçip daha sonra gelen ekrandaki "Aile Üyesi" seçeneği ile kayıtlarını yapmalıdır.
  • Formun onaylanması için sistem tarafından girdiğiniz e-posta adresinize bir “doğrulama kodu” gönderilecektir (SPAM klasörünüzü kontrol etmeyi unutmayın).
  • Bu kod kayıt formunda ilgili yere doğru olarak girildikten sonra kayıt tamamlanmış olacaktır.
  • Etkinlikle ilgili duyuruları alabilmeniz için e-posta ve cep telefonu numarasının doğru girilmesi gerekmektedir.
  • Katılımcılar kayıt güncelleme/silme işlemlerini bu sayfa üzerinden yapabilecektir.
  • Katılımcılar değerlendirme sistemi ve kurayla belirlenecektir.
  • Değerlendirme, kayıt formunda verdiğiniz bilgilere göre yapılacaktır.
  • "Bireysel" başvuru yapan katılımcılar kuraya kendi adlarına girecektir.
  • "Aile" başvurusu yapan katılımcılar içerisinden "Aile Temsilcisi" olarak seçilen kişi kuraya girecektir.
  • "Aile Temsilcisinin" kurada çıkması durumunda tüm aile kesin katılımcı olmaya hak kazanmış olacaktır.



KAYIP NESİLLER

Gazze'de yaşanan trajedi, insanlık tarihinin en karanlık sayfalarından birini oluşturuyor. Uzun yıllardır devam eden çatışmalar, masum canların kaybına yol açıyor ve geleceğin umutları olan çocuklar, bu anlamsız şiddetin kurbanı oluyor. Her bir saldırı, sadece binaları değil, hayatları ve aileleri de yıkıma uğratıyor. Bu acımasız savaş, tarihsel toprak çekişmelerinin ve bitmeyen siyasi mücadelelerin bir sonucu olarak devam ediyor. İnsanlık, bu acı manzaraya şahit olduğunda, vicdanının sesini dinlemekten kaçamaz; çünkü Gazze'deki yıkım, tüm dünyanın vicdanında bir yara açıyor.


Bu bölgedeki çatışmaların kökeninde, kutsal topraklar üzerindeki tarihi dini anlaşmazlıklar yatıyor. Ekonomik olarak, Gazze'nin maruz kaldığı abluka ve ambargolar, bölgeyi yoksulluk ve işsizlikle boğuşan bir kriz merkezine dönüştürdü. Sosyal açıdan ise sürekli savaş ve şiddet, toplumun temel yapısını zayıflatıyor ve eğitim, sağlık, güvenlik gibi temel hizmetlerin çöküşüne neden oluyor. Bu faktörlerin birleşimi, Gazze'de yaşanan insanlık dramına ve masum çocukların hayatlarının son bulmasına sebep oluyor. Yardım çığlıkları yetersiz kalırken, ölüme terk edilen çocukların sesleri, dünyanın dört bir yanında yankılanıyor.


Gazze'de yaşananlar, vicdan sahibi her bireyin göz ardı edemeyeceği bir gerçeklik. Silahların gücünün değil, insanlığın ve merhametin öne çıktığı bir toplum hayal ediyoruz. Çocukların sevgiyle büyüdüğü, gözyaşlarının sadece mutluluktan aktığı bir dünya özlemi içindeyiz. Vicdansızlığın suç sayıldığı, gözyaşlarının ve kanın yerde olmadığı, göğe bakabilen herkesin barışı ve adaleti savunduğu bir toplum arzuluyoruz.


Gazze'de kaybedilen her çocuk, insanlığın vicdanında silinmez bir iz bırakıyor. Onların hayalleri, umutları ve gelecekleri, savaşın acımasız yüzü tarafından yok ediliyor. Bu trajedi, sadece Gazze'nin değil, tüm dünyanın ayıbı olarak tarihe geçiyor. Şimdi sessiz kalan sokaklar, yıkılan evler ve kaybedilen hayatlar, her birimizin üzerine düşen sorumluluğu hatırlatıyor. Adalet ve barış için sesimizi yükseltmeli, bu acıların bir daha yaşanmaması için çaba göstermeliyiz.


Gazze'deki çocuklar için, onların hayallerini gerçekleştirmek adına bir umut ışığı olabiliriz. Onların seslerini duyurmak, acılarını paylaşmak ve adaletin yerini bulması için çalışmak, hepimizin görevi. Unutmayalım ki, bu dünya hepimizin ve savaşın yerini barışın almasıyla gerçek bir toplum olabiliriz. Çocukların bir daha ölmediği, gözyaşlarının sevinçten aktığı bir dünya için birlikte çalışma ve ses verme zamanı!



Hayatta Hep Kısa Çöpü Çekenler Sizce Sonunda Başarır mı?


Hayat, bazen adil olmayan bir oyuna benzer. Kimi zaman en çok çaba gösterenler, en az ödülü alırken, bazıları ise en küçük çabayla en büyük ödülleri kazanabilir. “Hayatta hep kısa çöpü çekenler” deyimi, işte bu durumu özetleyen bir tabir olarak karşımıza çıkıyor.

Peki, sürekli olarak kısa çöpü çekenler ne yapmalı? Öncelikle, nasibin bir gün döneceğine inanmak gerekir. Ancak bu, oturup kısmetin kapımızı çalmasını beklemek anlamına gelmez. Tam tersine, kısa çöpü çekmiş olanlar, daha fazla çaba sarf etmeli, daha fazla denemeli ve asla pes etmemelidir.

Zor durumlar, bazen insanı daha güçlü kılar. Zorluklarla mücadele etmek, kişinin karakterini şekillendirir ve ona, başarıya ulaşmanın değerini öğretir. Unutmayın, en değerli zaferler, en zorlu mücadeleler sonucunda kazanılır.

Hayatın adaletsizliğine karşı koymak, sadece bireysel bir çaba değil, aynı zamanda toplumsal bir sorumluluktur. Toplum olarak, her bireyin eşit fırsatlara sahip olmasını sağlamak, adaletin tesis edilmesi için atılacak en önemli adımlardan biridir.

Sonuç olarak, hayatta hep kısa çöpü çekenler, aslında hayatın en değerli derslerini öğrenenlerdir. Onlar, pes etmeyen, mücadele eden ve sonunda başarıya ulaşanlardır. Ve unutmayın, her kısa çöpün sonunda, uzun bir yol vardır.


Sındırgı’nın Yeni Yüzü: Sındırgı Esnaf Rehberi

Sındırgı’nın ticaret ve hizmet sektörü, yeni bir döneme adım atıyor. Yerel işletmelerin ve hizmet sağlayıcıların bir araya geldiği ‘Sındırgı Esnaf Rehberi’, resmi olarak hizmete açıldı. Alışverişten otel ve pansiyonlara, lokanta ve restoranlardan avukatlara kadar geniş bir kategorideki esnafları bir çatı altında toplayan bu rehber, hem vatandaşlara hem de ziyaretçilere yol gösteriyor.

Kolay Erişim, Geniş Seçenekli Rehber, fizyoterapi, diyaliz, kuaförler, düğün salonları gibi çeşitli hizmet sektörlerini de kapsıyor. Nakliyat firmalarından anaokulu ve kreşlere, Sındırgı Taksi’den emlakçılara ve galerilere kadar her türlü ihtiyaca yönelik bilgileri içeriyor. Resmi kurumlar, teknoloji şirketleri ve inşaat sektörü gibi alanlarda da esnafları listeliyor.

Güncel ve Kapsamlı Bilgi Kaynağı Sındırgı Esnaf Rehberi, en güncel bilgileri sunmayı hedefliyor. Veterinerlerden sigorta acentelerine kadar her kategori güncel tutuluyor. Kullanıcılar, aradıkları hizmet veya ürünle ilgili en doğru bilgilere hızlıca ulaşabiliyor.

İşletmeler İçin Büyük Fırsat Bu rehber, yerel işletmeler için büyük bir fırsat sunuyor. İşletmeler, hizmetlerini ve ürünlerini daha geniş bir kitleye tanıtma şansı buluyor. Rehber sayesinde, Sındırgı’nın ticari potansiyeli daha görünür hale geliyor.

Sındırgı Esnaf Rehberi Artık Hizmetinizde!

Bölgenin ticaret ve hizmet ağını güçlendirirken, aynı zamanda Sındırgı’nın yeni yüzünü de temsil ediyor. Bu rehber, Sındırgı’nın gelişimine katkıda bulunacak ve bölge ekonomisine pozitif yönde etki edecek bir kaynak olarak değerlendiriliyor.

Sındırgı Esnaf Rehberi’nin kuruluşu, bölgenin ticari hayatına yeni bir soluk getiriyor ve Sındırgı’nın her alanda gelişimini destekleyen bir platform olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.

Sitenin sol tarafında yer alan Esnaf Rehberine kayıt için İLETİŞİM sayfamızı kullanabilirsiniz.




BALIKESİRLİ GENÇLERİ SANATA YÖNLENDİRMELİYİZ

Gençlerin sosyal medya bağımlılığı ve zararlı alışkanlıklardan uzaklaşması için sanatı bir yaşam tarzı olarak benimsemeleri önemlidir. Balıkesir’deki gençlerin sanatla buluşması ve potansiyellerini keşfetmeleri için çaba harcamalıyız.

Sanatın Gücü

Sanat, duyguları ifade etmenin ve yaratıcılığı geliştirmenin bir yoludur. Seramik, Resim, tiyatro, edebiyat gibi çeşitli sanat dalları gençlerin kendilerini ifade etmelerini ve yeteneklerini keşfetmelerini sağlar. Sanat, ruhsal ve duygusal gelişimi desteklerken aynı zamanda toplumsal farkındalığı arttırır.

Neden Sanat?

Sanat, bir ifade biçimi olarak gençlerin iç dünyalarını keşfetmelerine yardımcı olur. Çömlek yapmak, Resim çizmek veya sahneye çıkmak gibi aktiviteler gençlerin özgüvenlerini artırır ve stresle başa çıkmalarına yardımcı olur. Aynı zamanda sanat, empati kurma becerilerini geliştirir ve farklı bakış açılarına açık olmalarını sağlar.

Sanat Etkinlikleri ve Organizasyonlar

Balıkesir’de gençleri sanata yönlendirmek için çeşitli etkinlikler ve organizasyonlar düzenlemeliyiz. Resim sergileri, tiyatro gösterileri ve edebiyat etkinlikleri gençlerin sanatla buluşmasını sağlayabilir. Bu etkinlikler gençlerin sanatçılarla bir araya gelmesini ve ilham almalarını sağlayacaktır.

Sanatın Topluma Katkısı:

Sanatın toplumsal etkisi büyüktür. Sanat sayesinde toplumun farklı kesimleri bir araya gelir ve ortak bir dil oluştururlar. Balıkesir’deki gençlerin sanatla uğraşması, toplumlarına ve çevrelerine olumlu katkılar sağlayabilir. Sanat, gençlerin kendilerini ifade etmelerini ve toplumsal sorunlara duyarlı olmalarını sağlar.

Sonuç olarak, Balıkesir’deki gençleri sanata yönlendirmek için çeşitli fırsatlar sunmalı ve onların potansiyellerini keşfetmelerine destek olmalıyız. Sanat, gençlerin hayatlarında önemli bir rol oynayabilir ve onları daha mutlu, sağlıklı ve başarılı bireyler haline getirebilir.


YEŞİL SINDIRGI?

Sındırgı, eşsiz doğal güzellikleri ve kültürel hikayeleriyle yeşil bir şehirdir. Cüneyt ve Simav Çayı’nın buluştuğu orman kenarında yer alırken, Çaygören Barajı’nın manzarası insanı hayran bırakır.

Rum ustalarının taşı ve ahşabı ustalıkla birleştirerek yaptığı benzersiz sivil mimari örnekleri, tarihi yapılarıyla geçmişi günümüze taşımayı başarmıştır. Ancak 1984 yılında İzmir-İstanbul yolunun güzergahının değiştirilmesi ve tütün üretiminin kota ile sınırlanması, tarım şehri olmasına rağmen turizme yönelerek yanlış politikalarla Sındırgı’nın göç vermesine neden olmuş ve ilçe nüfusu 50 binden 30 bine kadar düşmüştür.

Sındırgı, termal kaynakların bulunduğu bir bölge olarak “Turizm Bölgesi” ilan edilmiş ve bu kapsamda çeşitli büyüklükte otel yatırımları yapılmıştır. Geçmişin ve kültürel mirasın önemini fark eden Bilge Nesil Gençlik Bilişim Sanat ve Turizm Derneği, yerel idarelere çeşitli proje fikirleri sunmuş ve Hanımeli Çarşısı gibi önemli yapıları hayata geçirmiştir.

Şehir, mutluluğun ve dinginliğin simgesi olarak lanse edilmiş ve Bilge Nesil Gençliğin önerisiyle leylek tasarımıyla “Doğal Şehir” olarak anılmıştır. Ancak aslında bu tasarım, 2000’li yıllardan önce kullanılan “Yeşil Sındırgı"nın korunması gerektiğini hatırlatmak amacıyla sunulmuş bir göndermedir. 🌿


Balıkesir: Tarımın Başkenti ve Kültürel Mozaik

Balıkesir, Türkiye’nin kuzeybatısında yer alan bir şehir olup toplamda 20 ilçeye sahiptir. Bu ilçeler arasında en küçüğü, merkez nüfusu olarak Balya’dır. Doğu-Batı ve Kuzey-Güney hatlarının uzunluğu sayesinde aynı gün içinde dört mevsimi yaşayabileceğiniz bir şehir olan Balıkesir, çeşitliliğiyle dikkat çeker. Dursunbey’de kar topu oynayıp kardan adam yapabilir, ardından sadece birkaç saat içinde Edremit’te denize girebilirsiniz.

Balıkesir, tarımsal, hayvansal ve endüstriyel üretimde öncüdür. Dünyanın en kaliteli zeytin sahalarına sahip olan bu şehir, İstanbul ve Ankara’da etin “Balıkesir kuzusu” olarak satılmasını sağlar ve süt piyasasını belirler.

Kültürel açıdan da zengin olan Balıkesir, farklı etnik kökenlerden gelen insanların bir arada yaşadığı bir mozaiktir. Çerkeslerden Boşnaklara, Dağıstanlılardan Gürcülere, Selanik’ten göç eden Macır (Muhacir) ailelerden Bulgaristan Pomaklarına kadar pek çok topluluk bu güzel şehirde barış içinde yaşar. Çepniler ve Manavlar da bu çeşitlilikte kendilerine yer bulur. Roman topluluğu, halkımızla birlikte güven ve huzur dolu bir hayat sürdürürken, Körfez bölgesindeki Kürt vatandaşlarımız da ekonomiye katkıda bulunurlar.

Balıkesir, milli mücadele ve Çanakkale Savaşı döneminde canını feda eden birçok insanın da vatanıdır. Genç yaşta savaşa katılan lise öğrencileri, eğitimlerini askıya alarak büyük bir fedakarlık örneği göstermişlerdir. Emekçi insanlarıyla tanınan Balıkesir, çalışkanlığı ve üretkenliğiyle bilinir. Burada alın teri döken herkes, hak ettiği değeri ve karşılığı bulur. Balıkesir, hem doğal güzellikleri hem de kültürel çeşitliliğiyle Türkiye’nin önemli şehirlerinden biridir.

Süleyman ÇETİN - Balıkesir 2024



Aç Türkler Paylaşımı Gündeme Bomba Gibi Düştü

Sözcü Gazetesinin yaptığı habere göre, "Balıkesir’in Sındırgı ilçesinin eski belediye başkanı ve AKP üyesi Ekrem Yavaş’ın da tatil dönüşü trafikteki yoğunluğu eleştiren ve vatandaşlara hakaret olarak algılanan bir paylaşım yaptığı belirtildi. Yavaş, aldığı tepkiler üzerine bu paylaşımı sildi.

SEÇİMİ KAYBETTİ AĞZINI BOZDU

Türk halkına hakaret ettiğini ve bu nedenle yargılanması gerektiğini söyleyenler de var.

Sözcü Gazetesi başlığı "Seçimi kaybeden AKP'li başkan ağzını bozdu: Aç Türkler" şeklinde atarken devamında, 31 Mart Mahalli İdareler Seçimi’nde Balıkesir ve çevresindeki birçok ilçe CHP’yi desteklerken, Sındırgı ilçesinde CHP adayı Serkan Sak, yüzde 52,57 oy alarak belediye başkanı seçildi. AKP adayı Ekrem Yavaş ise yüzde 40,16 oy ile seçimi kaybetti." şeklinde yapılan haber sosyal medya platformu olan twitter (X)'de gündem olarak 1.sıraya oturdu.


Ekonomik krizden dolayı canı sıkkın olan halk bir de böyle alay ve hakarete maruz kalınca tepkisini gösterdi.

Yaptığı AÇ TÜRKLER yakıştırmalı paylaşıma büyük tepki gösterilmesinin ardından, Mesaj yağmuruna tutulan Ekrem Yavaş tüm sosyal medya hesaplarını gizlemek ve kapatmak zorunda kaldı. Daha önce başkanlık yaptığı için büyük ego ve kibir sahibi olduğunu söyleyenler aynı zamanda Türk Halkında özür dilemesi gerektiğini de ekledi.









BELEDİYE VE MUHTARLIĞI KAZANANLARA VE KAYBEDENLERE

Kazananlar

  1. Teşekkür ve Etkili Bir Başlangıç: Seçimi kazandığınız için tebrikler! İlk adım olarak, destekçilerinize ve seçmenlere teşekkür etmek önemlidir. Onların desteği olmadan bu başarıya ulaşamazdınız. Ayrıca, kazanımı kutlamak için bir etkinlik veya toplantılar düzenleyebilirsiniz. Muhtarları, sivil toplum kuruluşlarını, danışman otoriteleri, merkez yöneticileri ziyaret etmek iyi gelir.
    Göreve başlamak için hazırlıklı olun. Öncelikle, belediyenin mevcut durumunu değerlendirin ve öncelikli hedeflerinizi belirleyin. Hızlı ve etkili bir başlangıç yapmak, güven ve motivasyon sağlayacaktır. Koordinasyon toplantısında sunumlar istenebilir.
  2. Seçim Sözlerinizi Tutma: Seçim kampanyası sırasında verdiğiniz sözleri hatırlayın ve bunları yerine getirmek için planlarınızı yapın. Seçmenlerinizin size olan güvenini korumak için seçim vaatlerinizi tutmanız önemlidir.
  3. Ekip Oluşturma ve İşbirliği: Güçlü bir ekibin önemini unutmayın. Deneyimli ve yetenekli kişileri ekibinize dahil edin ve işbirliği içinde çalışarak belediyenin hedeflerine ulaşın. Ekip ruhunu ve dayanışmayı teşvik edin.
  4. Şeffaflık ve İletişim: Halkla açık ve şeffaf bir iletişim politikası benimseyin. Seçmenlerinizle sürekli iletişim halinde olun, onların görüşlerini dinleyin ve onlara ne tür değişiklikler yapmayı planladığınızı açıklayın. Güvenilir bir lider olmalısınız.
  5. Kısa Vadeli ve Uzun Vadeli Planlama: Hem kısa vadeli hem de uzun vadeli hedefler belirleyin. Kısa vadeli hedefler, acil sorunları çözmek ve hızlı sonuçlar elde etmek için önemlidir. Uzun vadeli hedefler ise belediyenin geleceğini şekillendirecek stratejik planlar içermelidir.
  6. Topluma Hizmet Etme: Belediye başkanı olarak, topluma hizmet etmek sizin en önemli görevinizdir. Halkın ihtiyaçlarını ve beklentilerini dikkate alarak, belediyenin hizmetlerini iyileştirmek ve yaşam kalitesini artırmak için çalışın. Sivil toplum kuruluşlarının ve firmaların becerilerinden faydalanmak gerekir.
  7. Sürekli Kendini Geliştirme: Liderlik becerilerinizi ve bilgi birikiminizi sürekli olarak geliştirin. Eğitimlere katılın, deneyimlerinizden ders çıkarın ve yenilikçi fikirlere açık olun. Başarı, sürekli öğrenme ve gelişme sürecinin bir sonucudur. Türkiye Belediyeler Birliği, üye olunan birlikler ve topluluklardan bilgi ve tecrübeler için fırsatlar kollayın. Her personelin “Proje Döngü Yönetimi” Eğitimi almasını sağlayın.
    Seçimleri kazanmak büyük bir başarıdır, ancak bu başarıyı sürdürmek ve topluma hizmet etmek için sorumluluklarınızı yerine getirmeniz gerekir. Güvenilir, etkili ve halka odaklı bir lider olarak hareket edin ve belediyenizin başarısını sağlamak için çalışın.

Kaybedenler

Belediye başkanlığı seçimini kaybeden kişiye verilebilecek bazı tavsiyeler şunlar;

  1. Kabul etme ve Duyguları İfade Etme: Seçim sonuçlarını kabul etmek önemlidir. Kaybetmek dezavantajlı bir durum olabilir, ancak bu durumu kabullenmek ve onunla başa çıkmak gerekir. Seçim sonuçlarıyla ilgili duygularını ifade etmek önemlidir. Öfke, üzüntü, hayal kırıklığı gibi duygular normaldir ve bunları sağlıklı bir şekilde ifade etmek önemlidir.
  2. Destek Arayışı ve Özeleştiri Yapma: Kaybetmek zor olsa da, bu durumla başa çıkmak için destek almak önemlidir. Aile, arkadaşlar, danışmanlar veya terapistler gibi destek sistemlerine başvurabilirsiniz. Seçim kampanyanızı ve stratejilerinizi gözden geçirmek ve değerlendirmek önemlidir. Hangi alanlarda daha iyi yapabileceğinizi ve ne tür değişiklikler yapabileceğinizi düşünün. Ama en önemlisi çeşitli yöntemlerle kritikler yapmak önemlidir. Tek çeşit değerlendirmeler ve kritik etmeler sizi bir yere taşımaz.
  3. Hedef Belirleme: Seçim sonrası hedeflerinizi belirlemek önemlidir. Siyasi kariyerinize devam etmeyi mi planlıyorsunuz yoksa başka bir alanda mı çalışmak istiyorsunuz? Bu hedeflere ulaşmak için bir plan yapın. “Siyasetin giriş kapısı vardır ama çıkış kapısı yoktur”, derler bu sözü aşın.
  4. Topluma Hizmet Etme: Seçimleri kaybetmek, topluma hizmet etme fırsatınızı sona erdirmez. Kendi alanınızda, sivil toplum kuruluşlarında veya gönüllü organizasyonlarda hizmet etmek, topluma katkıda bulunmanın bir yoludur. Mesela Sındırgı’da sivil toplum kuruluşları önemli mesafeler aldı bunu değerlendirmek gerekiyor.
  5. Dinlenme ve Kendine Bakma: Seçim kampanyası yoğun bir süreçtir ve kaybetmek hayal kırıklığı yaratabilir. Kendinize zaman ayırın, dinlenin ve kendinize iyi bakın. Bu süreçte ruh ve beden sağlığınızı korumak önemlidir.
  6. Daha Güçlü Geri Dönme: Başarısızlık, daha güçlü bir şekilde geri dönmek için bir fırsat olabilir. Deneyimlerinizden ders çıkarın, kendinizi geliştirin ve gelecekteki hedeflerinize daha sağlam bir şekilde odaklanın. Kaybetmeyi bir meydan okumaya dönüştürerek fırsata çevirin. Deneyimleri yazarak ve notlar alarak ileriye taşımanız beklenir.
    Seçimleri kaybetmek, politik hayatın bir parçasıdır ve herkesin başına gelebilir. Önemli olan, bu tür zorluklarla başa çıkma yeteneğinizi geliştirmek ve yeni fırsatlar aramaktır.

12 Nisan 2024 cuma



SINDIRGIDA RESMİ ARAÇ ÇALINDI


 Resmi plakalı aracı çalındı 

✅️Balıkesir Sındırgı’da belediyenin resmi plakalı aracını çalan 13 ve 16 yaşındaki 2 çocuk, İzmir'de yakalandı. Araç Sındırgı Belediyesi'ne teslim edilirken, gözaltına alınan 2 çocuk hakkında Bayraklı Emniyet Müdürlüğü Çocuk Büro Amirliğinde yasal işlem yapıldı. Kültür Sosyal İşler Müdürlüğü tarafından kullanılan ve çalınan resmi araç geri getirildi.

Sındırgı’da Yaşam Üzerine – 1

Sındırgı, yaşama enerjisinin ve sevincinin yeşermesi için uygun bir topraktır. Bu şirin ilçe, doğasıyla ve insanlarının samimiyetiyle yaşamı canlandırır. Burada yaşamak, her gün yeni bir heyecan ve coşkuyla dolu olmak demektir. Sındırgı Meydanı, Şerif Paşa Meydanı, Yağ Pazarı, Taş Köprü Erbek, Kocakonak Meydanı, Çavdaroğlu Mahalle Meydanı, Harmanlık, Yeşilli Meydanı, Kışla, Yörük Çadırı, Yağcıbedir gibi mevkii ve meydanlarında bir tanıdığa selam vermektir.

Deneyime dayalı yaşam ve anı biriktirmek, Sındırgı’da adeta bir yaşam tarzı haline gelmiştir. Tarihi dokusuyla dolu sokaklarında dolaşmak, eski çınar ağaçları altında huzur bulmak, yerel lezzetlerin tadına bakmak, her anında yeni bir keşif yapmak mümkündür. Sındırgı, her anıyla özgün ve unutulmaz deneyimler sunar. Özellikle cumartesi pazarında muhakkak vakit geçirerek dostlarla damağınıza hitap edin. Doğal Şehir Sındırgı’nın tüm özelliklerini keşfetmek gerekir. İster çömlek atölyesinde, ister ahşap sanatları atölyesinde, ister yağcıbedir bebeklerinde, ister Akpınar Kadın Kooperatifinde, ister Yağcıbedir dükkanında, ister Kertil kolonyasında, ister Atilla İlhan kitaplığında, ister Güreş evinde, ister Avcı kulüplerinde deneyimler yaşamaktır.

Sındırgı’da yaşayanlar, mahallelerine ve doğaya derin bir aidiyet duygusuyla bağlıdır. Doğanın içinde, şehrin karmaşasından uzakta huzurlu bir yaşam sürmek, insanı yeniden doğaya yaklaştırır. Burada her ağaç, her dere, her taş bir hikaye anlatır ve insanlar bu hikayelerin bir parçası olmanın gururunu taşır. Mahalle muhtarlığı bünyesinde biriken sivil toplum kuruluşlarıyla geliştirilen mahalleye aidiyet kahvehanelerde bol bol muhabbetle beslenir.

Büyük sisteme dahil olmamak, Sındırgı’nın karakterini belirleyen önemli bir özelliktir. Burada insanlar, kendi değerlerine ve yaşam tarzlarına sadık kalarak, küçük ölçekli bir topluluk içinde huzur ve mutluluk bulurlar. Herkes birbirini tanır, birbirine destek olur ve birlikte yaşamın tadını çıkarır. Modern şehirlerin gürültü ve patırtısından dinginliğe kavuşmak, kavurucu ve yorucu sıcağından uzaklaşmak, sel taşkın gibi afetlerden korunmak için bir fırsattır. Diğer yandan büyük veriye dahil olmadan robotlaşmadan gerçek insan gibi yaşamanın yeridir. Sındırgı’da yaşamak üreterek tüketim çılgınlığına karşı durmaktır.

Sındırgı’da yaşamak, sadece bir yerde yaşamak değil, yaşamın kendisini kutlamaktır. Burada her an, yaşamın değerini hissettiren bir armağandır. Doğayla iç içe, deneyim dolu bir yaşam için Sındırgı, mükemmel bir seçenektir.



Tüm Hakları Saklıdır © 2014 Sındırgı.net | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Sındırgı için ile..